Palmeira’dayız. Minicik bir köy, tam bir çöl ortamı ve sürekli esen rüzgar.. Ama insanların güler yüzü, rahatlığı, sıcaklığı, Carpirinha, insanı buraya bağlayıveriyor hemen! Herkes fakir ama mutlu!

0 149
İbiza – günbatımı
Bir önceki röportajımızı yola çıkarken yapmıştık. Deniz Güman ve Banu Dökmecibaşı çiftinin tekneleri Gezi, köpekleri Çika ile yolculuklarına kaldıkları yerden devam ediyoruz..


Türkiye’den çıktıktan sonra hangi rotayı izlediniz?

Önce Yunanistan adaları. Yola çıkar çıkmaz meydana gelen dümen arızamız nedeniyle çok zaman kaybedip yılın son güzel havalarını kaçırdık ve hava bizden yana oldukça, batı yönünde, adalar arasında zıplaya zıplaya Yunanistan anakarasına vardık. 

Sonra sırasıyla, Sicilya, Malta, Tunus, Sardunya Adası, Balearik Adaları, İspanya kıyılarını geçip Akdeniz’den çıktık. 7 günlük bir seyirle gene İspanya’ya ait Kanarya Adaları’na geldik. Burası Avrupa’daki son durağımız oldu. Bir yılın sonunda ise ekvatora iyice yaklaştık. Cape Verde’deyiz.


Cape Verde

Cape Verde’den haberler?
Sorunsuz (rüzgar dümeni makaralarından birini kaybetmek hariç) ve ideal bir rüzgar ile biraz uzun ve sallantılı bir seyirle geldik. Seyir boyunca gördüğümüz yunuslar ve güvereteye düşen uçan balıklar Çika’nın tek eğlencesi idi. Bir de bir günlüğüne bir güvercin misafirimiz oldu:) 


Şu anda Sal adası, Palmeira’dayız. Minicik bir köy ve tam bir çöl ortamı, ve sürekli esen rüzgar..Ama insanların güler yüzü, rahatlığı, sıcaklığı ve tabi Carpirinha insanı buraya bağlayıveriyor hemen! Herkes fakir ama mutlu! Çika da hiç bir yerde olmadığı kadar özgür, heryere girebiliyor, otobüse binebiliyor, barlarda kedi kovalıyor! Burada tek sorun hiç yeşil görememek ve sebze-meyvenin çok pahalı olması. Buradan nereye geçeceğimize henüz karar vermedik, tembellikten kurtulalım, düşüneceğiz:)

Buralarda insanlarla muhabbet dışında yapılacak en heyecan verici şey meşhur köpekbalığı koyuna gitmekti.. Dizine kadar suda aranda 5-6 metre varken köpek balıklarını izledik, ama su sıcak, dışarı soğuk, onlar da çok korkak(!) oldukları için yüzgeç hareketlerini görebildik, yüzyüze gelemedik..

 
Hedefiniz nereleri?
Bu satırları yazarken hala Afrika’da mı bir süre geçirsek yoksa ilk planımıza sadık kalıp Güney Amerika’ya mı geçsek diye düşünüyoruz. Sonuçta Patagonya planlarımız hala devam ediyor. 2016 yılında biraz zor gibi ama önümüzdeki yıl Arjantin’de ve devamında Ateş Toprakları’nda olmayı hayal ediyoruz.
 
Karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
DENİZ: Teknemizin beklenmedik masrafları bizi biraz yordu. Genel olarak iyi bir tekne ama 34 yaşında. Sonuçta yaşı ne olursa olsun zaten belli düzeyde bir bakım kaçınılmaz. Ancak bizimki biraz fazla oldu. Ya da bize fazla geldi. Bilemiyorum. Bunun dışında herşey yolunda. 
 
Köpeğinizin uyumu zor oldu mu? Keyfi nasıl?
Düşündüğün için teşekkürler. Kimi endişelerimiz vardı ama şimdilik çok iyi gidiyor. Tecrübeli köpek sahipleri ‘ilginizi eksik etmeyin gerisi hal olur.’ diyorlardı. Aynen öyle oldu. ‘Şimdiye kadar hiç huysuzluk yapmadı.’ desem yeridir. Uzun seyir sırasında yemek saatlerinde ortaya çıkıyor, geri kalan zamanda yatıyor. 

Denizin dalgalı olmadığı zamanlarda güvertede oyun oynuyoruz. Eğer yunus sürülerine denk gelirsek işte o zaman aklını kaybediyor. Sanırım yunusları bir tehdit olarak görüyor ve onları havlayarak kaçırmaya çalışıyor. Hatta içerdeysek bize havlayıp geldiklerini haber veriyor. Sonuçta ne kadar uzun gidersek gidelim karaya vardığımızda her gün sabah akşam iki kere yürüyüşe çıkarıyoruz. Haftada bir de çok uzun bir yürüyüş yaptırmaya çalışıyoruz. Haklı olarak karada olmayı denize çıkmaya tercih eder ama n’apalım? Onun da evi burası.
 
Lanzarote – Atlantik:Günbatımı

 

Düşlediğiniz yolculukla yaşadığınız yolculuk arasında ne gibi farklar oldu?
DENİZ: Çokta fazla birşey düşlememekle beraber biraz daha hızlı gitmeyi umuyordum. Bu işin doğasında olmasına karşın çok fazla teknik aksilik çıktığını düşünüyorum. Bu anlamda biraz yoruldum. Nazar mı var yoksa bizde mi bir sorun var hala tam anlayamadım. Uzun zamandır profesyonel olarak bu işi yaptığımdan olsa gerek olayın amatör ruhunu birazcık kaybetmişim. Ama şimdi normale döndüm. Bunun dışında yolda olmak harika bir duygu. 
 
BANU: Ben böyle bir yolculukta konsantrasyonumu ve zamanımı yeni şeyler öğrenmek ve kendimi keşfetmeye ayırmayı hayal ediyordum. Ama şu ana dek Gezi ve onu sağlam tutmak en büyük odağımız oldu. Akdeniz’i geçerken bir yandan ‘gitmeliyiz’, bir yandan ‘bu işi de bitirip öyle çıkmalıyız’ gibi iki çelişkili  ruh halini sürekli yaşamak beni yordu. Pekçok denizcinin ‘acele etmeyin, keyfini çıkarın, teknede iş bitmez’ demesini zaman geçince anlıyorum. Ya bir proje hedefi için kısıtlı süren varsa, yapabildğini yapıp haldır haldır gideceksin, ya da bizim gibi bunu bir yaşam biçimi haline getirdiysen biraz iş, biraz keyif dengesini iyi kuracaksın. Yola çıkmak, teknede çok ciddi bir sorun yoksa havaya bağlı;  kendi havan ve atmosferik hava iyi olunca çık yola. Giderek kendimizi daha dengelediğimizi hissediyoruz.
 

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

OLYMPUS DIGITAL CAMERA
OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Las Palmas – Christof Colombus’un evi

Tanıdığınız yeni insanlar, karşılaştığınız sürprizlerden bahsedebilir misiniz?

DENİZ: Kelimenin tam anlamıyla ufkumuz açıldı diyebiliriz. Gerçekten tenesinde yaşayan o kadar çok insan ve o insanların yarattığı o kadar çok seçenek varmış ki. Şimdiye kadar bizi en çok etkileyen 3 çocuklu bir aile oldu. Çokta büyük olmayan bir teknede nasıl huzur içinde yaşadıklarını gözlemledik. 6, 8, 12 yaşlarındaki çocukların eğitimlerinin zorluğu ve bunu huzur içinde yapabiliyor olmak, ayrıca buğdayını, çavdarını işlemeden alıp kendi ununu üretip harika ekmekler yapmak. Anlatmak bazen çok zor. Görmek yaşamak ve onları dinlemek gerekiyor.
 
Gezi karada – Tunus
BANU: Gittiğimiz yerlerde umduğumuzdan daha uzun kalmak,  orada tanıştığımız denizciler ya da yaşayanlarla daha çok yakınlaşma ve tanıma imkanı veriyor. Her gittiğimiz yerde bir şekilde birbirimize ısınıp zaman geçirdiğimiz insanlar oldu, bazen başka yerde tekrar kaşılaşmak güzel bir sürpriz oluyor. Ayrıca denizde yaşayan bu kadar çok aile olduğunu bilmiyordum açıkçası. Denizin bahsettiği aile dışında çok sevdiğimiz ingiliz bir aile oldu. 18 ve 14 yaşında iki çocukları ve bir köpekleri ile 8.5 metre bir teknede, beş parasız, bir yıllığına denize çıkmışlar. Martin, müzisyen ve sokaklarda çalarak para kazanmaya çalışıyordu. Teknelerinde aküleri çalışmadığı için elektrik bile yoktu son zamanlarda ama genelde hepsinin olumlu havası, gülüp eğlenip keyif almaları bizi çok etkiledi ve kendi teknemizde çıkan sorunlar yüzünden moral bozmanın saçmalığını anladık.
 
Denizde karşılaşan herkes birbirinden birşeyler öğreniyor, ve bu paylaşım kesinlikle kara yaşamından fazla. Ayrıca Türkiye’deki ”denizci” camiasının açıkçası “burnu havada”lığından çok sıkılmıştım, oysa yolda tanıştığımız gerçekten yıllardır denizde yaşayan ve dolaşan denizciler bize hep cesaret verdiler. Hep güzel insanlarla denk geliyoruz ve çok keyif alıyoruz. Ama dostlarımızı da çok özlüyoruz..
 

 

Nasıl balıklar tuttunuz?
DENİZ: Akdeniz’den çıktıktan sonra nerdeyse hergün büyük balık geldi oltaya ama tekneye almayı başaramadık.  Sanıyorum çoğunlukla ton balığı geliyor. Çok büyükler. Şimdi olta takımlarını gözden geçirip okyanus için hazırlıyorum.
 
Yeni Sponsorlar buldunuz mu?
DENIZ: Hayır. Beklenmedik çok masrafımız çıktı ama özellikle sponsor aramıyoruz. Kendi yağımız ve dostlarımızın desteği ile kavrulmaya devam ediyoruz. Zaten Türkiye’nin politik ortamı düşünüldüğünde kim gövdesinde barış sembolü ile ismi Gezi olan birilerine destek olur ki? Sponsor yerine yaşamımıza destek olmak için belli dönemlerde misafirler kabul etmeye başlayacağız.
 
La Grocosa Adası – Gezi, Rouge ve Baba ile..
 
BANU: Açıkçası sponsorluk, belli bir projenin gerçekleşmesi beklentisini getirdiğinden böyle bir zorunluluğa girmek istemiyoruz. Ayrıca şirketsel sponsorluklarla beraber bizim için çevresel, politik, ahlaksal pekçok kriter beraberinde geliyor. Ama dostlarımızdan harika destekler geldi, bize beklemediğimiz anda sürprizler yaptılar, bu da bizi hem çok duygulandırıyor, hem de yolumuza çok anlam katıyor. “Şu malzemeyi bize şu dostumuz ya da ailemiz almıştı ya da vermişti” diye anmak onu da yanında heryere taşımak çok özel bir duygu. 
 
Çika’ya yeni tasma ararken, bizim yolculuğumuzdan etkilenen bir petshop aracılık etti ve bir anda kızımıza çok havalı bir tasma hediye geldi mesela!  Bazen tam da ihtiyacımız olduğu anda bir dostumuzdan ya da tesadüfen tanıştığımız birinden o malzeme veya yardım geliyor ve çok sevindiriyor bizi. Hele böyle bir yolda herşeyin masrafını üstlenmek imkansız, başka ülkelerde ne iş yapabiliriz onu da çok bilmiyoruz henüz. Bu nedenle ileride kendi kriterlerimize uygun olarak belki malzeme bazında destek arayışına girebiliriz.
 
Kırılan trinket bumbasını tamir çalışması

 

Macera planlanabilen bir şey mi? Yoksa planlanmadığında mı macera oluyor?
DENİZ: Birdenbire oluyor. Ağustos 2015’te Kanarya Adaları’ndan biri olan La Grociasa’da demirde dururken akşam üzeri rüzgar şiddetini arttırmaya başladı. Biz ise Çika ile yürüyüşten gelmiş ikimiz de kendi dünyamızda birşeyler yapıyorduk. Aynı gün hava raporunu da almış özel bir durum görmemiştik. Günbatımına yakın rüzgar şiddetlendi ve teknenin önünden tok bir ses geldi. BOOOFFFF!! gibi birşey. Hemen gittim baktım. Bosa halatı kopmuş. (teknenin zincirine takılan yardımcı halat). İçeri yenisini almak için girdiğim bu sefer ikinci daha metalik ses geldi. ‘ÇAAATTTTT’ gibi. Yukarı çıkmamla beraber rüzgarı yandan aldığımızı ve süreklendiğimizi fark ettim. Demir yerinde bizim gibi duran 6-7 tekne daha vardı. Arkamız ise kayalık. Banu daha yakın olduğundan ‘MOTORU ÇALIŞTIR’ diye böğürüp dümene geçtiğimi hatırlıyorum.
 
Gece seyri nöbet arası..

 

Hareketli bir gecenin sonunda diğer teknelere zarar vermedik ama bir güneş panelimiz kırıldı. Botumuzun kürekleri kırıldı. Üzerinde halat ve zinciriyle beraber iki tane demir kaybettik. (neyse ki takip eden günlerde dalıp çıkartabildik.) Ve en yakındaki limana sığınmak zorunda kaldık. Hava raporlarında gözükmeyen ve gece de devam eden fırtına, koydaki tüm tekneler için beklenmedik bir maceraya neden oldu.
 
Sorunun bir cevabı bu. Planlamadan macera yaşayabiliyorsunuz. Eğer en temel güvenlik tedbirlerimizi uygulamasaydık -mesela hemen ayakkabı ve can yeleği giymek gibi ya da Çika’yı hemen içeri sokmak gibi- o zaman bu macerada kan da olabilirdi ki ,biz bu tip durumlardan kaçınıyoruz. Aksi takdirde havanın kötü olacağını bilerek denize çıkmak ‘planlı macera’ olurdu.
 
Las Palmas – Mendirek, Okyanus’a açılmadan önce..

Deniz – insan ilişkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

DENİZ: Bizler denize ait değiliz. Oradan gelmiş olabiliriz ama oraya ait değiliz. Üzerinde yaşadığımız tekne bile oraya ait değil. Doğa her gün ama her gün teknemizin bir yerini kemiriyor. Her şey paslanıyor, bozuluyor, bakım istiyor v.s. Ve son söz her zaman doğadan geliyor. Uyum dışında başka bir seçenek göremiyorum. Biz misafiriz ve onun kurallarını anlayıp kabul etmemiz gerekiyor.
 
BANU: Denizci bir dostum, daha benim tekne tecrübem yokken, ‘denizden korkuyor musun?’ diye sormuş, ben de ‘hayır.’ deyince, ‘korkmalısın’ demişti. Şimdi ne demek istediğini anlıyorum. Belki bildiğimiz anlamda korkmak demeyelim de, her zaman dikkatli ve tedbirli olman gerek denizde. Yıllarca dalış eğitmenliği yaptım ve aynı şeyi başka yolla anlatmaya çalıştım (korkutmamak da lazım öğrencileri tabi:). Herkes dalış yapabilir ama asla gevşeyip kendine çok güvenmeyeceksin, bazı değişmez kurallar boşuna değildir. Deniz, içini, altını, üstünü her yerini keşfetmek için muhteşem bir dünya ama sonuçta hiçbirimiz bir balık ya da denizanası değiliz, yerimizi bilerek ve saygı duyarak orada olmalıyız.
 
Las Palmas’ın etkileyici duvar resimleri

Örneğin, denizle uyum sağlayabilecek insanlar, denizin sevmediği insanlar kimler olabilir sizce?

DENİZ: Bence denizin sevip/sevmediği insan diye birşey olmaz. Denizin kurallarını anla(ma)yan insanlar olabilir. Günümüzde teknoloji ve teknikler çok gelişti. Eğer fırtınaya girmek istemiyorsanız girmezsiniz, susuz kalmak istemiyorsanız kalmazsınız. Deniz üzerinden konuşuyoruz ama doğanın kurallarına uymak anahtar kelime. En önemlisi ise psikoloji. Altınızda ne kadar iyi tekne, ekipman olursa olsun beynin içinde olanlar çok önemli. Aklını kaybetmeye başlayan insanı denizin sevebileceğini pek sanmıyorum.
 
BANU: Denizle uyum sağlayabilecek insanlar denizden gelebilecek herhangi yeni bir duruma açık ve hazır olanlar ile ona saygı duyanlardır bence. Ben denizi her şeyiyle çok seven biri olmama karşın hala denize tam anlamıyla güvenmediğimi söylemeliyim. Çünkü orada olmayı çok sevsem de oraya ait olmadığımı biliyorum, gerektiğinde deniz sana bunu çok güzel hatırlatıyor zaten. Bazen çok romantik olmamak gerekiyor, tıpkı bir kaplana hayranlık duysanız da onunla asla diğer kaplanlar gibi oynayamayacağınız gibi:)
 

 

 
Yolculuğunuzu nasıl izleyebiliriz?
Facebook üzerinde S/Y Gezi isimli bir sayfamız var. Hala canlandırmaya çalıştığımız  sygezi.blogspot.com isimli bir de web sayfamız var. Ziyarete de gelebilirsin tabii..

 

Bak bunu yapmayı gerçekten çok istiyorum. Elbet bir gün buluşacağız. Rüzgarınız bol olsun.. 
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.