Sevgi Karay: “Başarı, içindeki yaratıcı enerjiyi dışarı çıkarabilmek, hayal ettiğin şeyleri üretebilmek ve ürettiğin şeyden mutlu olmaktır.”

0 443

Sevgi Karay’ın heykellerine baktığınızda okyanusun zeminindeki ışıksız ve gizemli ortamda yaşayan mikro organizmaları, toprağın derinliklerinde varlıklarından kimsenin haberdar olmadığı sürüngenleri görür gibi oluyor ve düşünüyorum. Evrenin bilinmezliği karşısında aslında ne kadar da çaresiziz… Ve küçücük dünyamızda birbirimize nasıl da sevgisiz ve düşmanca davranıyoruz. Neyse… Konumuz Sevgi Karay.

Sevgi Karay heykellerinin malzemesi nedir?
Çalışmalarımın malzemesi ağırlıklı olarak metal. Heykellerimde demir kullanıyorum.

Heykellerinizin dinamik ayrıntıları ve kıvrımlarına baktığımda sizin kadar zarif ve minyon bir kadının demire sözünü geçirebilmiş olmasına hayran kalmamak mümkün değil. Çalışmak için neden bu kadar sert bir malzemeyi seçtiğinizi sorabilir miyim?
Demir malzeme aslında sert görünen ama kolay çalışılan bir malzemedir. Ahşap, taş gibi diğer malzemelere göre çalışması çok daha kolay. Sert bir malzemedir ama huyuna giderseniz size hemen cevap verir. Ateş ile calışmayı seviyor oluşum da niçin demir kullandığımı açıklıyor. Kaynak yaparak demirleri birbirine eklemekten çok zevk alıyorum. Bana göre bir diğer olumlu özelliği de çabuk sonuç alabilmem. Sabırsız bir yapım var. Bu yüzden de demirin çabuk ürüyor olması benim mizacıma daha uygun…

Heykellerinize konu olan bu yaratıklar size nereden nasıl ilham oldu?
Bu yaratıklar doğanın her yerinden çıkıyor. Özellikle deniz canlıları, böcekler, fosiller bana onları çağrıştırıyor. Denizin yumuşaklığı, kıpırtısı içindeki gerilimi demirle vurgulamak istiyorum. Zıtlıkların birlikteliği ve her alandaki gerilim benim ilgi alanıma giriyor.

Boyutları da zor bu heykellerin. Nerede üretiyorsunuz? Nerelerde sergileniyorlar?
Evet büyük işler çalışmayı seviyorum. Heykellerimi Sanayi Mahallesi’ndeki atölyemde ekibim ile birlikte çalışarak üretiyorum. Galeri ve müzelerde sergileniyorlar. Dirimart’ta, Galeri Artizan’da kişisel sergiler açtım. Şu anda da Elgiz Modern Sanat Müzesi terasındaki sergide bir heykelim var. Şubat 2013 sonuna kadar orada görebilirsiniz. Müzenin mekanını da daha önce gitmediyseniz görmenizi tavsiye ediyorum kesinlikle.

Sevgi Karay (sağ başta) Elgiz Teras Sergisi
açılışında heykeliyle…

Evet biliyorum Elgiz’i. Yakında bir röportaj da onlarla yapacağım. Başka nerelerde olmasını isterdiniz çalışmalarınızın?
Parklarda, dış mekanlarda, genis alanlarda olmalarını isterdim. Bu tip çalışmaları belki birgün meydanlarda görebiliriz hep beraber…

İnşallah… Belki bir gün… Meydanlarımıza modern heykeller yerleştirecek estetik ve bilinç düzeyine gelebiliriz… Heykellerinizin yanı sıra art-objeler de tasarlıyorsunuz değil mi?
Evet heykellerimin yanısıra mimari dekoratif elemanlar ve hediyelik eşyalar da tasarlayıp üretiyorum. Les Ottomans Oteli’nin kapıları, gazebosu, bina giriş sundurması, merdivenlerinin bir kısmında olduğu gibi.. Yeditepe Üniversitesi’nin ana giriş kapısı, iç kapıları, korkuluklarını da örnek verebilirim. Birçok özel konut için sanat izleri olan fonksiyonel mimari elemanlar ürettik, üretmeye de devam ediyoruz. Öte yandan Beymen’in kurumsal hediyelik eşya koleksiyonlarının tasarım ve üretimini de geçen seneden itibaren biz yapıyoruz. Bir İngiliz markası ile de yeni el sıkıştık, dekoratif  objeler koleksiyonunu tasarlayıp üreteceğiz bu yıl…

Sanat objeleriniz Zekeriyaköy Sanat Grubu ile yapacağınız “Sanatsal Şeyler” Sergisi’nde de yeralacaklar sanıyorum…
Evet. 14-31 Aralık tarihleri arasında Zekeriyaköy’de Robert’s Café’de 23 tasarımcı hep birlikte çalışmalarımızı sergileyeceğiz.

Ufukta başka neler var?
Ufukta her zaman çalışmak ve üretmek var.

Sanat ve mutluluk arasında bir ilişki görüyor musunuz?
Sanat ve mutluluk arasında elbette müthiş bir ilişki var. Sanatın verdiği haz var.

Başarının tarifi nedir sizce?
Başarı, içindeki yaratıcı enerjiyi dışarı çıkarabilmek, hayal ettiğin şeyleri üretebilmek ve ürettiğin şeyden mutlu olmaktır benim için.

Sekiz yaşındaki kızınız da sanata ilgili mi? Nasıl bir eğitim alıyor?
Kızım Almıla, Açı İlkokulu’nda okuyor. Babası da heykelci olduğundan çok yaratıcı ve kabiliyetli bir çocuk. Güzel grafik çizimler yapıyor, ellerini çok iyi kullanıyor. Okuldan kalan vakitlerinde atölyede kendi tasarladığı bir ürünü sonuna kadar götürebiliyor. Üç boyutlu hale getirilme sürecini bizzat kendi yaparak (tabii yardımımız ile) yaşayıp görüyor. Bu da bu yaşta şanslı bir durum onun gelişimi açısından…

Almıla’nın 4 yaşında koca bir loft’da yaşadığı dönemlerde tanışmıştık sizinle. Dün, bugün hep bir tasarım ve üretim ortamında büyüdü… Güzel bir eğitim aldı. Bence komple bir sanatçı yetişiyor…
Teşekkür ederim…

Sanatın, çocuk eğitimindeki yeri, şekli, dozu ne olmalı  konusundaki görüşlerinizi aktarır mısınız?
Sanatin cocuk gelisimindeki yeri çok ama çok onemli. Gelişiminde çocuğun kendi özgün ve özel yaratıcılığını, kimliğini  bulabilmesi için sanatsal aktivitelerin çok olmasından yanayım. Kimliklerinin açığa çıkabilmesi için bol çalışma ve her türlü malzeme ile haşır neşir olmalı çocuklar…


İstanbul’da yaşamaktan mutlu musunuz?
İstanbul’da yaşamaktan mutluyum. Bu şehri tüm gerilimlerine rağmen çok seviyorum. İstanbul geçmişinde barındırdığı müthiş tarihi, zengin kimliği, ortasından geçen denizin getirdiği ferahlığı, zerafetiyle çok  ama çok güzel bir şehir. Kentsel dönüşüm adı altında yapılanları, yapılması planlanan projeleri  düşündükçe çok üzülüyorum. Bu şehrin tarihi geçmişini, zarifliğini hiç ama hiç hissetmeden hoyrat darbeler indiriliyor.

İstanbul ile ilgili hayal projeniz nedir?
İstanbul’da kendi işim ile ilgili etrafta, meydanlarda çok heykel görmek isterdim. Avrupa ülkelerinde Amerika’da neredeyse her yerden bir heykel çıkıyor karşınıza… Güzel İstanbul’umuz bu bakımdan maalesef  çok zayıf…

İstanbul’u beş duyunuzla anlatın desem nasıl anlatmak istersiniz?
Gözümün önüne Boğaz’ın Rumeli yakasının gece görüntüsü geliyor… Gece bütün çirkinlikleri örtüyor. Burnuma  simit kokusu… Yıllanmış şarap tadını alıyorum İstanbul’dan… Kulağıma  tasavvufi geçmişinden süzülen bir ney sesi geliyor. İstanbul’u kadife gibi hissediyorum. Suyundan olsa gerek. Su… evet. İstanbul 24 saat akan bir şehir. Su gibi…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.