Derya Özparlak: “Günümüz sanatı yaşanılan çağın hızı ile doğru orantılı, her türlü değişim, dönüşüm, teknik ve teknolojiye açık”
Son yıllarda Türkiye’yi terk edip giderek başka bir ülkede yaşamaya başlayan değerlerden heykeltraş çift Derya ve Ahmet Özparlak..
Derya Özparlak ile İstanbul Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Teras Sergileri’nden birinde karşılaşmıştım. Yerçekimine karşı koyarak alışılmış heykel görüntüsünden sıyrılan uçan balonlu figürleri ilgimi çekmişti.
Kanada’ya göç etmeyi 2008’den beri planlıyordum. 2010 yılında Kanada Konsolosluğu’na “Sanatçı Kategorisi”nden başvuru yapmıştım. Yıllar geçti.. Ben ciddi anlamda yaptığım başvuruyu unuttum. 2016 yılında Kanada Konsolosluğu’ndan aradılar, sanatsal sürecim ile ilgili tüm belgeleri istediler. Zaten başvuranları araştırıyorlar ve ona göre davet ediyorlar. Belgeleri hazırlamak ve konsolosluğa teslim etmek toplam dört ay sürdü. Çok meşakkatli bir süreçti. 1 Haziran 2016’da iki valiz ve iki sırt çantası ile Kanada’ya temelli taşındık.
Sanatınızdaki değişim ve gelişimi yıllar içinde ürettiğiniz eserler üzerinden anlatır mısınız?
2016’dan önceki süreçte; 2010 yılında düşünce ve konuşma balonu teması ile temellerini attığım balonlara asılı figür yerleştirmeleri yaptım. Bu konseptte balonları pranganın metaforu olarak kullandım. Renkli balonlar aracılığı ile, yaşanılan durumun geçici illüzyonunu sunmak, kendimize takmış olduğumuz prangalar ile çok da uzağa gidemeyeceğimiz ve biz geçmişten ne kadar kaçabilsek de belleğimizde bunu tamamen asla başaramayacağımızı göstermekteyim.
Toronto’da katıldığım Contemporary Sanat Fuarı’ndan önce Mississauga’da ikinci dünya savaşında silah üretim fabrikası olarak kullanılan ve çalışanların sadece kadın olduğu (hepsinin eşi savaşa gidiyor) bir binada enstalasyon yaptım. Savaş süresince tüm teknik donanım ve ekonomik güce sahip olan bu kadınlar savaş bitince, erkek egemen dünyanın devreye girmesi ile evlerine geri gönderiliyor ve ev hanımı olmaya zorlanıyorlar. Bu fabrikaya eser üretmek üzere davet edilen bütün sanatçılar kendi seçtikleri odada yerleştirmelerini ve performanslarını yaptı.
“Your ego is my Lego” isimli eserim, beyaz yakalı ve aşırı hırslı bir plaza çalışanının en yüksek hedefine ulaşma anındaki haz ile bir erkek bedeninin cinsel olarak ulaştığı hazza gönderme yapan bir altyapıya sahipti.
Ayrıca eser künyesi okuma geleneği hiç yok. Zaten Türkiye sanat ortamı ve algısı bambaşka bir alemde. Sonra.. “Your ego is my Lego”yu Kanada’daki fuarda sergilediğimde iki algı arasındaki farkı net olarak gördüm. Öncelikle izleyicilerin tamamı eser künyesini ve eser metnini okudu. Neden bir figürü penisinden asmak istediğimi anlamak ve öğrenmek istediler. Okuduktan ve dinledikten sonra çok teşekkür ettiler. Üzerinde konuşmalar yaptık. Absürd fotoğraf çektirme istekleri de yoktu.
Derya Özparlak'ı kutlarım. Eserleri etkileyici, değişik bir soluk.
Ali Sefünç