Sevgi’s Crows – Sevgi Çağal’ın Kargaları

0 333


Crows are not usually liked… may be because of their color.. or due to their proud stance…when I saw Sevgi’s crows, I thought of how very much they are alike.  I have known Sevgi Çagal for many years.  She is an artist with great self-confidence, self-belief  and  braveness with an insatiable drive. Her paintings are full of vibrant color and excitement. Nature and its fertility are reflected in her soft, voluminous, round forms.  The spectator is drawn into her world which springs out of the canvas.

We met at her studio for this interview.  She painted while we chatted- never letting go of the brush once.  Each stroke on the canvas gave life and depth to the forms.  I watched with pleasure and felt lucky to have a friend who is such an accomplished artist- creator. I felt privileged to be sharing in her creation. 

What is art according to you?

It is an addiction-illness- creating is a need form me.  I can only express my inner self through my paintings and my sculptures.  It is my salvation as well as my punishment.  I will be ill if I can’t create.
What sort of addiction?
What sets this addiction apart from others is that it is internal- you are addicted to something within you -an addiction which will be with you till you die- the cure and its illness are one and the same.
It seems you don’t want to be cured?
It is not a choice for me -it is a need- the need to create is innate…
You are inspired by nature and its fertility?
I am inspired by nature and everything that is a part of nature- I came across crows on one of my walks and was awed by their presence and intelligence…
Your crows look almost human?
Yes they are abstract in a sense – they are not your ordinary crows-
İnci Aral wrote about your exhibition in Cumhuriyet newspaper…
She wrote about how I depict ordinary objects in a different  unusual way. In 2005 I did an exhibition called Tulipomania where the tulips were anything but tulips…
What are your thoughts about art education for kids?
I believe in life you either create or consume… It is always easier to consume  difficult to create, produce… When one is creating time stands still -nothing captures the moment and makes it stand stil like creating- like art.  Art education for kids can guide them through different aspects of life- thinking- producing- learning through having fun…

 
How is your relationship with kids?
They are my best friends… They are honest, and direct.. I have been working with Eliz for 5 years, since she was five years old. Through art, you can calm their fears, their apprehensions and teach them about patience and solving problems. Children today are more stressed and deprived of their childhoods due to their being forced to compete… Working together they thrive on experimenting with color, paint…with their hands, with their feet… There are no limits thus it is a cathartic experience for them.

As I understand it, you don’t try to mold them…you let them work freely?
Exactly.. as it is they live in a world where they are programmed for success- each child has different needs.. I don’t  dictate, I guide them. They learn without being aware of it. I also learn from them. 

What do they teach you?
That there is still excitement  in many things in life…that it doesn’t take too much to be happy.

I know that you have offers from international fairs and galleries…
I was in Italy at the Reggio Emilia Art Fair… You meet gallerists at fairs and they contact you.  I will be exhibiting at the Florence Art Fair and will be in Beijing in august… 

Sevgi Çağal 
Born in 1956, Bursa, Turkey. Moved  to the United States with her family at a very early age.  She grew up in Brooklyn, NewYork and graduated from New York University with a degree in French Literature and Art History.  She is fluent in English, Turkish, French and İtalian participated in workshops in Paris and New York as well as in İs.  She studied painting after having graduated from university with various artists from all over the world.  She founded Studio 19 in İstanbul where she has chosen to reside since 1985.  Çağal has had 25 solo exhibitions and has participated in 40 mixed exhibitions worldwide.  Her works may be found in collections in the U.S., France, Spain, Italy, Holland, Sweden, Ireland, England, Australia and Hong Kong as well as in Turkey.  She is also a teacher of painting and translator of art history books and artists biographies.  Çagal has built a sculpture for a park in  Istanbul in 2009.  Çağal has participated in artfairs locally and internationally. Çağal has been invited to the Florence Biennale and will be exhibiting at the 2010 Istanbul artfair.
 

Karga sevilen bir kuş değildir. Belki siyah renginden, belki de kimseye müdanası olmayan o kibirli dik duruşundan… Sevgi’nin kargalarını gördüğüm zaman ne kadar benzeştiklerini düşündüm. Sevgi Çağal’ı çok uzun yıllardır tanırım. Özgüveni ve cesareti yüksek, kendine inancı tam, azimli  bir sanatçıdır. Resimleri çok renkli ve coşkuludur. Doğaya ve doğurganlığına gönderme yapan yumuşak ve yuvarlak, dolgun formlarının içinde yaşam sevincini hissedersiniz. Tutkuyla yaratır. Salyangozlar, koç boynuzları, deniz kabukları, narlar, laleler, kargalar… Can kattığı, tutkusunu geçirdiği bir sürü “şey”… “Şey” olmaktan çıkar. Canlanır. Herbiri bir başka “şey”e dönüşür onun tuvallerinde. 

Atölyesinde buluştuk röportaj için. Her zamanki gibi şıktı. Konuşurken de resim yaptı. Hiç bırakmadı elinden fırçasını. Tuvale her değdirdiğinde bir başka derinlik kazandırıyordu resme. Keyifle seyrettim. İnsanın sanatçı arkadaşlarının olması büyük şans. Yaratım serüvenine, yıllar içinde geçirdiği değişime tanıklık etmek ayrıcalıklı bir deneyim. İlk sorum klasik bir soruydu:

Nedir sanatın tarifi sana göre?

Bir hastalık… Sanat üretmek benim için bir ihtiyaç. Kendimi resim ve heykelle ifade etmek bir bağımlılık ve Allah vergisi bir ayrıcalık benim için. Belki sağlıklı bir durum değil ama yapmazsam hasta oluyorum.


Nasıl bir bağımlılık bu?

Diğer bağımlılıklardan farkı bağımlı olduğun şeyin senin kendi içinde olması. Hayatta olduğum süre içinde yaratmaya ve bağımlı olmaya devam edeceğimi hissediyorum. Ölene kadar.
Vazgeçmek istemediğin bir bağımlılık sanki…
Bu bir seçim değil benim için, bir ihtiyaç!   İstekten farklı bir şey. Ya var ya yok…
Atölyende resim yaparak geçiriyorsun vaktini çoğunlukla…
Bana göre hayatın anlamı sanat. Tüketim toplumu olduk. Gerginiz. Sanata bulaşınca anlam kazandığımızı düşünüyorum.


Doğurgan ve cömert bulduğunu söylediğin doğadan alıyorsun ilhamını… 

Doğal olarak çıkıyor karşıma. Karga serisini bir yürüyüş sırasında karşıma çıkan kargalardan sonra ürettim. Akıllı yaratıklar. Beni etkilediler. İki kedi mama yemeye çalışıyordu. Karganın biri tünediği daldan onları seyrediyordu. Uçtu geldi, kedileri korkuttu. Diğer karga da mamayı yedi. Planlamışlar gibiydi. Fotoğraflarını çektim. Duruşlarını inceledim. Çok enteresandı.

Kargaların çok farklı görünüyor. İnsan gibiler!
Evet soyut. Alışılmış karga resimleri değiller. İnsan gibiler. Kimisinin tırnaklarını kırmızıya boyadım. Kimisinin gagasını.

İnci Aral da Cumhuriyet’te yazmış…

Evet. “Karga ve Öteki”. Güzel bir yazı olmuş. Alışılmış nesneleri ben farklı görüyorum. Resmediyorum, yüceltiyorum. 2005’te Tulipamania sergimde herkesin bildiği laleyi ben farklılaştırdım. Sıradan, hayatın içindeki nesneleri yüceltiyorum resimlerimde.  Kıvrımlarını yuvarlatarak tensel erotik görünümler yüklüyorum.

Çocukların sanat eğitimi hakkında, onları sanata yönlendirmek hakkında ne düşünüyorsun?

Hayatta ya üretirsin ya da tüketirsin. Tüketmek daha kolay, üretmek zordur. Sanat üretirken enerji tüketirsin. Zaman durur. Sanattan başka hiçbir şey “an”ı daha iyi yaşatamaz. İçten gelen, parayla satın alamayacağın bir şeydir. Fikir varsa sanat üretebilirsin. Sanat üretmek fikir üretmektir. Çocuklara katkısı da bu olur. Sanata yönlendirilmeliler  tabii…

 


Çocuklarla aran nasıl?
Onlar benim en iyi dostlarım. Atölye dışındaki en iyi dostlarım. Dürüst, naif, bozulmamış yaratıklar. Elise’e 5 yaşından beri ders veriyorum. Şimdi 10 yaşında. Hata yaptığında ağlardı. Sanatla her şeyi düzeltebilirsin. Lila, Naz… ders verdiğim çocuklar. Çocuklara sanat öğretemezsin. Her çocuk bir sanatçıdır zaten. Benim yaptığım onlara yol göstermek. Belki cesur olmayı, hata yapmaktan korkmamalarını öğretiyorum. Hayatta değil ama sanatta hataların düzeltilebileceğini öğretiyorum. Sanatta yanlış yoktur. Şimdiki çocukların hayatları zor. Çok yoğunlar. Dersler, sınavlar, kurslar… Çocuk olmaya zamanları yok. Bunalıyorlar. Bana geldiklerinde rahatlar. Özgürce yaratıyorlar.

Bir forma sokmaya çalışmıyorsun anladığım kadarıyla. Serbest bırakıyorsun…

Çocuklar başarıya odaklı bir dünyada yaşıyorlar. Annelerinin zoruyla gelip canı bir şey yapmak istemeyen çocuklar oldu. Her çocuğun ihtiyacı farklı. Bazısı “hayır” kelimesini işitmemiş. Bi tanesi kirlenmekten korkuyordu, diğeri çok zeki, devamlı bir şeyler üretmek istiyor. İnanılmaz resimler yapıyor. Yanında durup perspektif öğretemezsin. Sadece yol gösteriyorum. Renkleri üretiyorlar mesela ana renkler üzerinden. Ders vermiyorum. Farkında olmadan öğreniyorlar. Aslında onlardan ben çok şey öğreniyorum. Beni mutlu ediyorlar.

Ne öğretiyorlar?

Hala bazı şeylere heyecanla bakmayı, ne kadar çabuk mutlu olunabileceğini… Bana huzur veriyorlar.

Yurtdışından sergi teklifleri aldığını biliyorum. Nedir?

Ekim ayında İtalya’da Reggio Emilia Sanat Fuarı’ndaydım. Galericiler buluyor seni. Temasa geçiyorlar hemen. 26 Şubat’ta Floransa’da sergim olacak. Yurtdışında sergi yapmak zor aslında. Tualleri taşımak, ulaşım zor. Ödemiyorlar. Tualleri kasnaktan çıkarıyorsunuz giderken. Orada tekrar açıp geriyorsunuz. Masrafı ve emeği sana ait. Heykeller ise bronz olduğu için çok ağır. Kargo tutuyor.

Heykellerindeki yumuşaklık çok etkileyici. Dokunulası… 
Yapmak istediğim de bu. Onlara dokunulmasını, yaşamalarını istiyorum. Resimlerimdeki kıvrımlar, yuvarlak hatlar heykellerimde de var. Sık sık okşarım onları ben.


Sevgi Çağal
Küçük yaşta ailesiyle birlikte New York’a yerleşmiş olan Sevgi Çağal, New York Üniversitesi Fransız Dili-Edebiyatı ve Sanat Tarihi Fakültesi mezunudur. 1985’ten sonra Türkiye’ye yerleşmiş, Prof. Gökhan Anlağan ve Ekrem Kahraman gibi ustalarla çalışmıştır. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyesidir. Etiler’de kendi mekanı Studio 19’da çocuklarla ve yetişkinlerle resim atölyeleri gerçekleştirmektedir. 30 kişisel, 40 karma sergide izleyiciyle paylaştığı eserleri, Amerikalı, Türk, İtalyan, Fransız, Hong Konglu, Macar, İsveçli, İspanyol ve Meksikalı sanatseverlerin koleksiyonlarına girmiştir. 2004 yılından beri bronz heykeller de yapan sanatçının Nişantaşı Sanat Parkı’ndaki “Adam & Eve” heykeli ve “Love Seat” bankı günlük yaşamımıza girmiş eserleridir.  İngilizce, Fransızca ve İtalyanca bilen Sevgi Çağal, sanat kitapları çevirileriyle de tanınmaktadır. 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.