Tuvalde sinema kareleri.. İstanbul’da gidilesi bir sergi…

0 124

İnsanlar ve temsil ettikleri gerçekler arasındaki büyülü dünyanın varlığını sinema sanatı üzerinden kurgulayan ressam Sayat Uşaklıgil, bizi resimleri aracılığıyla, film sahneleri ve  sekansları arasında yolculuğa davet ediyor. Arşivinde bulunan binlerce plak ve sinema filmi sanatçının esin kaynağını oluşturuyor. Filmlerden çeşitli sahneleri üst üste bindirerek oluşturduğu  eserleri her türlü modernizme rağmen izleyenleri 40 ila 60 yıl öncesine taşıyan sanatçı pelikül üzerine pozlandırılmış, sonra kimyasal yollarla banyo edilmiş, negatifinden pozitif kopyası çıkarılmış, ardından da karanlık bir sinemada projeksiyonla gösterilmiş filmleri konu almış.

Sayat Uşaklıgil’in bir önceki sergisi “Mutlu Kalabalıklar” Amerikan rüyasının ağırlıklı olarak 40’lardan 60’lı yıllara kadar gelen bir özeti gibiydi. Pozlar üzerinden kurgulanan anlarla, yapay bir cennetin, sentetik bir dünyanın dışavurumları bizlere sunuluyordu. Çoğu kimin çektiği belli olmayan neredeyse anonim olmuş fotoğraflar, soğuk savaş döneminin saklanmış gerçeklerine paravan görevi yapıyordu. İyi ki bu anların fotoğrafları çekildi, iyi ki Sayat Uşaklıgil bunları pentürün gizli dünyasına dahil etti. Doğayı -fotoğraf makinesinin- bulunduğu açıdan saptayan fotoğraf, Sayat tarafından bir ara katman olarak kullanılıp resim sanatına dahil edildi.

Aslında yalnızca fotoğraflar için kurgulanmış bu yapay dünya rahatlıkla resmin gerçeği ve ressamın gerçekliği olabiliyor. Çoğu kimin tarafından çekildiği belli olmayan bu anonim fotoğraflarda daha çok kadınlar ellerinde plaklar, önlerinde pikap ya da gramofonlarla müziğin gizemli dünyasını bizlere vermek üzerine yerlerini almışlardı. Sıra, artık akan zamandan duran zamana, Sayat Uşaklıgil’in bir başka uzmanlık alanı olan sinemadan kareleri durdurmaya gelmişti.

Sanatçı, sinema sanatının harekete dayanan bağlamını değiştirerek film karelerini pozlar halinde tuvale taşıyor; ama film bittiğinde kalan sonuç imgenin resmini yapmıyor. Zaten gerçeklerin yansıması bile olsa kurmaca olan film, önce durdurularak bir fotoğrafa dönüştürülüyor, ardından bu kare resim olarak son halini alıyor. Gerektiğinde tuvale aynı anda iki film süperpoze olarak düşürülüyor. Böylece oyuncular tarafından biçimlendirilmiş somut anlar, paralel iki evrenin eşiğiymişçesine aynı anda görünür oluyor. Unutulmaması gereken bir nokta da, Sayat filmlerde yer alan kişilerden başka herhangi bir figürü resmine eklemiyor. Böylece kurmacanın gerçekliği, bir kez daha değiştirilmiyor.

Büyük filmlerin ardından gitmiyor Sayat, “B”, “C” sınıfı filmlerin kendi resmi için değerli bulduğu anlarını ve bu anların çekici gerilimini resmediyor. Sinema tarihiyle çok iç içe değilseniz, alternatif sinema tarihinin peşinden koşmuyorsanız bu tuvallerin hangi filmi yansıttığını anlamak kolay olmayabilir. Ama bu soyutluk, daha fazla anlam düzlemiyle baş başa bırakıyor resim izleyicisini.

Sanatçı modern zamanların tuhaf hikâyelerini yeniden ele alarak resimlerini üretiyor. Genelde insanların açık ya da kapalı alanlarda bir araya gelip topluluk oluşturduğu görüntüleri kendine konu ediniyor. Akışı bizim adımıza durduruyor, üretilmiş eserlerden özenle cımbızladığı anları, üzerlerinde daha fazla düşünmemiz için tuvaline aktarıyor. Ve bir kısmını seyretmiş olma ihtimalimizi de hesaba katarak, filmlerin içinde yer alan binlerce sekanstan kendi seçtiği planları bir sergi bütünlüğü içinde izleyicilere sunuyor.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.