Merih Yıldız’ın ilk kişisel sergisi “Kentin Tanığı” 7 – 19 Mayıs arası Teşvikiye’de Espas Sanat Galerisi’nde açılıyor.

0 417
Yaşantısının içinde var olan lirizmi somutlaştıran sanatıyla ismini var etmiş, kentin ruhundan enstantaneler damıtarak, izleyicinin içsel derinliklerine ulaşabilmeyi başarmış genç bir sanatçı Merih Yıldız… Tuvallerinde kendi tanımıyla “şiirsel bir aşk”a tanık oluyorsunuz. Aşık olduğunu zannettiğin değil, kendini düpedüz aşkın ortasında bulduğun bir aşka… İzleyiciyi kendine dahil etmeden kendi hikayesini hatırlatan, kendi iç hesaplaşmalarıyla günü sorgulattıran resimler bunlar… İstanbul’u, şehrin senfonisini aşkla belgeleyen, yoğun çizgisel, yağlıboya resimler… 
 


Boyama şeklini sevdim. Bir de hikayelerini.. Resimlerinde aşk var… 

Boyama şeklim, uzun bir arayış döneminden sonra ortaya çıkan, kendi geliştirdiğim bir teknik… Resimlerimde  aşk var evet. Şiirsel olan aşk.

Şiirsel olmayan aşk nasıl oluyor?

İnsanların aşık olduklarını zannettikleri durum oluyor. Aşık olamadıkları için… 

Benim zamanımdaki aşklara benzemiyor bugünün aşkları…
Günümüz aşkları maalesef fast food aşklara dönüştü.

Facebook mu dedin?

Hah ha ha… O da doğru.  Tüketim toplumu olduk. Teknolojinin getirdiği şeyler, her şeyden önce daha mekanik. Günümüzde teknoloji silah haline dönüştü. Mekanizasyon insan için değil. Teknolojinin had safhada olduğu ortamda  ilişkiler de mekanikleşti. İletişim araçları insanlara “ne de olsa yenisini bulurum” yaklaşımını aşıladı. Sürekli daha iyisine gitme arzusu kaplıyor insanı. Bir yerden sonra daha iyisi asla ulaşılamayan şeye dönüşüyor. Ortaya mutsuzluk çıkıyor. Eskiden insanlar daha duyarlıydı. Ancak teknolojinin zinciri insanı aşağı doğru çekmeye çalışsa da sanat onu asla dibe vurdurtmamak için direnmekte…

Sanat mutluluk verir mi? Kime verir ?

İnsanlar yaşadıkları çalkantılı yaşamın üzerlerindeki baskısını aşmak için dağlarda bağırmak, ağacın kovuğuna sırrını paylaşmak isteyebilir. Bu bir arınma, içsel rahatlık aracıdır. Sanatı dinlemek, görmek, duymak, dokunmak ve sanat yapmak da  insanda aynı etkiyi yaratır. Yani huzur ve mutluluk kaynağıdır sanat. Aslında bu ülkede sanat daha fazla bilinen, duyulan, daha fazla ilgilenilen bir olgu olsaydı bugün Türkiye’nin daha az psikolojik sorunu olurdu. 

Sanatın temel işlevi bence insanları karamsarlıktan uzaklaştırması olmalı. Düşler içinde tebessüm ettirmesi, gerçeklerle yüzleştirmesi ve insanları korkularından arındırması… Bazı resimler insana tokat gibi gelebilir, bazıları yüreğini okşayabilir. Bazıları renkleriyle sarsar, huzur verir. Ama en çok her daim heyecan verir. Hepimiz ustaların tablolarını bilmeli en azından fotoğraflarını görmeliyiz. İnsan kalbinin atışlarındaki iniş-çıkışlar için gereklidir bu… 


Sanatçı kimdir?

Duygu ve düşüncelerini insanı mutlu edecek şekilde paylaşandır. Madalyonun diğer yüzünü göremeyenlere gösteren kişidir. 

Hep mutluluk mu verir?

Hep mutluluk verir. Çünkü sanat insanları düşünmeye sevkeder. Düşünen, anlayan insan, en azından anladığı için mutludur. Yani sanat bir arınma aracıdır. Düşünme ve düşündürme aracıdır da… Mesela sinemada kötü karakterin yağmurun ortasında dizüstü çömelmesi onu kendi içinde çelişkilere düşürmesi, hatalarını anlaması adına ifade aracıdır. İzleyici de o durumu gördüğünde, filmin o sahnesinde ağlar. Bu mutsuzluk değildir. Bu anlamaktır. Behçet Necatigil’in dediği gibi: “Anlamak görmektir süregelen gizliyi”.

Bugünü resimliyorsun. İstanbul’u belgeliyorsun…

Evet çok memnunum bundan. Benim resimlerimde aşkın saf halini görebilirsiniz. Her şeye rağmen kaybolmuş değil aşk. Resimlerime yaşadığım aşk. Resimlerime yaşadığım kentin ruhundan enstantaneler damıtıyorum. Bir balıkçı teknesine vurmuş yalnızlığı, sokaktaki sevgililerin aşklarını entrikalarını, kalabalıkları, kalabalıktaki ruhların tek tek kentin dokusuna sinmiş izlerini ve bu izlerde bulduğum kendimi resmediyorum. Şehrin içinde acı tatlı, iyi kötü, güzel çirkin ne varsa… Oluşan bu İstanbul senfonisini tuvalime yansıtabilmek bütün gayretim…

 
Zaten saçının kesiminden Elvis Presley çağına sempati duyduğunu anlamıştım.
Elvis Presley, 60-70’li yıllar… Dönemin sanatı güzel. Müzik dünyasının kalitesi yüksek.  Ama resimlerimin bunla alakası yok. O dönemdeki duyarlılığın hala ve ısrarla var olduğunu göstermek istiyorum.  Ne kadar yozlaşma yaşanırsa yaşansın bu değerler tamamen yok olmayacaktır. Tek tük de olsa bunu içsel olarak yaşayan insanlar var. Resim de bir şiirdir. Ben şiir de yazıyorum. Bunun nedeni birçok şeyi söylemek istememdir. Bana göre ressam görsel şairdir. 

Şiirlerinden birini paylaşabilir misin bizimle?
Memnuniyetle..

SON KARŞILAŞMA
Aşk bırakılmıştı tekrar ödünç alındığı yere.
Her şey geri verilmişti,
kalplere bırakılan mektuplar, notlar, ağrılar, karalamalar…
Bir an durdu, dönüp baktı, görmezlikten gelmek olmazdı diye düşündü. 
Ne de olsa sayfa çevrilmiş, karalamalar başlamıştı…

İstanbul’la ilgili bir hayal projen var mı?
Türkiye için bir hayalim var. Proje olsaydı keşke. O zaman hayata geçirilebilirdi belki. Ama bu bir hayal sadece. Evlerimizin tek tipleşip kibrit kutucuklarına dönüşmemesini isterdim. Keşke değerlerimizi devam ettirebilen bir mimari benimsenebilmiş olsaydı…

Kentsel dönüşüm projelerine olumlu bakmıyorsun o zaman!
Kentsel dönüşüm elbetteki iyi bir şeydir. Ama söylediğim bir dönüşümü tercih ederdim. Eskiye özlem değil benimki… Havuzu, spor tesisi olmayan bir siteden bahsetmiyorum. Ama en azından ranta değil insana saygılı bir kent olsaydı.

Parklar, bahçeler olsaydı mesela..

Ve bisiklet yolları, şehirlerarası bisiklet yolları… 

Merih Yıldız 

1979 yılında İzmit’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da, yüksek öğrenimini Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde yaptı. 

Prof. Mehmet Mahir, Prof. Cihat Aral, Prof. Şükrü Aysan hocaları oldu. 
Lokomotif Kültür ve Sanat Derneği üyesi olan sanatçı çalışmalarına İstanbul Kadıköy’deki atölyesinde devam etmektedir. 

Katıldığı sergiler:
2013 – “Printemps des Artistes” St. Pulcherie Lisesi O’da Sanat Galerisi – İstanbul
2012 – “Uyanış Anı” Lokomotif Kültür ve Sanat Derneği üyesi sanatçılar sergisi – St. Joseph Lisesi
2012 – “Dünya Sanat Günü” Resim Sergisi UPSD – İstanbul
2011 – “Miami Solo” karma resim sergisi, Miami – USA
2011 – ”Yüz Genç Yüz” karma resim sergisi –  International Art Center – İstanbul
2011 –  “Sanat Akmerkez’de 7” Tunca Sanat İşbirliğiyle karma resim sergisi – İstanbul
2010 – “Bahara Doğru” karma resim sergisi Bindallı Sanat Galerisi – İstanbul
2010 – “Ekpresyonister Buluşuyor” karma resim sergisi – Haliç Oteli Sergi Salonu – İstanbul
2009 – “Pippa Bacca – Barışın Gelini” uluslararası karma resim sergisi UPSD – İstanbul
2006 –  “Ekim Geçidi” karma resim sergisi – Galeri X – İstanbul

2003 – 4. Değirmendere Resim Sempozyumu, “Mimar Sinan Üniversitesi’ni temsilen katılan sanatçı” İzmit

2003 – Yalova Belediyesi Karma Resim Sergisi – Yalova
2002 – Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Karma Resim Sergisi – İstanbul

2001 – Türk Kalp Vakfı Resim Sergisi  “sergileme” Resim Heykel Müzesi – İstanbul

Yarışma Sergileri:
2012 – Nuri İyem Resim Yarışması “sergileme” Evin Sanat Galerisi – İstanbul
2011 – Nuri İyem Resim Yarışması ”sergileme” Evin Sanat Galerisi – İstanbul

2011 – Rh Art Magazine Dergisi ve Galerisi Yılın Genç Ressamı Resim Yarışması “finalist” – İstanbul
2010 – Üsküdar Belediyesi “Salacaktan İstanbul” Resim Yarışması “ikincilik” – İstanbul

2010 – Modern Sanatlar Galeri ve Müzayedesi Resim Yarışması “Galeri Özel Ödülü” – İstanbul

2009 – Şefik Bursalı Resim Yarışması “sergileme” Devlet Resim Heykel Müzesi – Ankara
2008 – Devlet Resim ve Heykel Müzesi Resim Yarışması “sergileme” – İstanbul
2008 – Deniz Müzesi “Deniz ve İnsan” Resim Yarışması “sergileme”-  İstanbul
2008 – “Kent Yaşamı ve Engelli Vatandaşlarımız” Resim yarışması “sergileme” Ümraniye Belediyesi – İstanbul
2003 – İpek Ahmet Merey Resim Yarışması “sergileme” Mimar Sinan Üniversitesi GSF –  İstanbul
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.