Dijital sanat ustası Can Akkiriş’in kendi özel tekniği ile ürettiği çalışmalar “Cennetten Fotoğraflar” sergisinde görülebilir…

0 61

 

Fotokart üzerine sayılı baskı, 100×70 cm.

Can Akkiriş ile “Cennetten Fotoğraflar Sergisi”ni görmeye gittiğimde tanıştım. Fotoğraflarını kurguladığı hikayesi çok eğlenceli. Burayı tıklayıp mutlaka okuyun… 

Canlı ve samimi bakan mavi gözlerinin ardında komik, mutevazı ve hızır bir adam farkettim.. Konuklarını ağırlarken nazikti. Büyük bir sabırla aynı soruya cevap vermekten yüksünmedi: “Bu fotoğrafları nasıl çekiyorsunuz?” Ben de sordum aynı soruyu… 

Fotokart üzerine sayılı baskı, 100×70 cm.
 
Bu görüntüleri nasıl elde ediyorsunuz? Önceden tasarladığınız formlar var mı, tesadüfi mi?
Görüntüleri bazı çizim ve fotoğraflardan yaptığım, en büyüğü 2-3 milimetreyi geçmeyen kırpıntılardan üretiyorum. Fotoğraflarda çok küçük detayları alıyorum.. Örneğin, bir ev çatısındaki eski, klasik tip tel anten, bir otomobilin burnundaki marka logosu, bir binanın penceresinin çerçevesinin köşesi gibi.. Tek başına hiçbir anlamı olmayan minicik kırpıntılar…
Bu kırpıntıları bilgisayarda bir araya getiriyorum. Her birine ayrı ayrı renk, ışık, gölge, saydamlık, dolgu özellikleri uyguluyorum. Sonra bunları gruplamaya başlıyorum.
Daha sonra, şekillendirdiğim bu grupları önceden projelendirdiğim objelere, görüntülere dönüştürüyorum. En son ortaya çıkan görüntüler bu şekilde oluşuyor. Hiçbir şey tesadüf değil, tamamen önceden hazırladığım, projelendirdiğim şekilde ilerliyor. Ancak tabi ki, çalışma ilerledikçe projede de bazı değişiklikler yaptığım oluyor.

Dijital Sanat nasıl bir formasyon gerektiriyor?
Öncelikle sanatsal bakış açısı gerekiyor.. Daha sonra resim yapacak bilgi.. Ve tabi ki kullanılacak tüm malzemeyi tanımak.. Tuvali, boyayı, fırçayı, yardımcı malzemeleri bilmek gibi, bu tekniği kullanırken de programları bilmek gerekiyor…
 
Siz resim de yapıyorsunuz. Dijital ve yağlıboya çalışmalarınızı mukayese eder misiniz?
Evet, önceleri yağlı boya çalıştım, son zamanlarda akrilik çalışıyorum. Ama açıkça söyleyebilirim ki her birinin tadı başka.. Her birinden aldığım zevk farklı. Dijital çalışmaktan da büyük keyif duyuyorum, akrilik resimden de, seramik çalışmaktan da.. Bir diğeri ile zorluk kolaylık gibi de bir kıyaslama yapmak mümkün değil. Yapılan, çıkarılan işe göre aynı derecede zor ya da kolay hepsi.
 
Fotokart üzerine sayılı baskı, 100×70 cm.
 
Hangisi sizi daha çok özgürleştiriyor?
Ben tüm tekniklerde kendimi özgür hissediyorum. Ve sadece özgür hissettiğim zaman çalışabiliyorum. Genelde dijital çalışmanın daha özgür olduğu düşünülür. Yanlış yapınca düzeltme olanağı olduğu avantaj kabul edilir. Oysa ben boya çalışırken de aynı şeyleri yapıyorum. Beğenmediğim şeyleri üst üste defalarca boyayıp yeniden yapıyorum. Özgürüm boyayla çalışırken de, buna kim karışabilir ki..
 
Bu teknik sadece sizin tarafınızdan kullanılıyor, gençlere öğretmekten yana mısınız?
Bu tekniği dünyada başka hiç kimse kullanmıyor. Dijital resim denince tüm dünyada anlaşılan ve uygulanan şey bir fotoğrafı alıp üzerinde dijital efektler ve deformasyonlar yapıp, renkleri değiştirip eser haline dönüştürmek.. Bazı sanatçılar bu çalışmayı birkaç fotoğrafı bir arada kolaj gibi kullanarak da yapıyor.
Benim kullandığım teknik böyle bir şey değil. Ancak dijital deyince diğerleri gibi sanılıyor ilk başta , ta ki çalışmaları bizzat görünceye kadar.. Zaman içinde bu tekniği gençlere göstermek, öğretmek isterim tabii.. Nitekim, bazı ülkelerde üniversite öğrencilerine konferanslar vermek üzere davetler aldım. Henüz konuyu istediğim noktaya ulaştırmadığımdan bu tür davetlere olumlu yanıt veremedim. Sanırım henüz biraz daha zamana gereksinim var.
 
Fotokart üzerine sayılı baskı, 100×70 cm.
 
“Cennetten Fotoğraflar” 
Ben prensip olarak sadece sosyal ya da siyasal konuları işliyorum. Özellikle boya çalışmalarımda daha çok protest resimler yapıyorum. Mutlaka bir mesaj vermeye, bir eleştiri yapmaya, bir şeylere dikkat çekmeye çalışıyorum. Kimi zaman da bazı şeylerle dalga geçmeyi tercih ediyorum. Dijital çalışmalardan oluşan bu koleksiyonda ise yine bir sosyal eleştiri var. İnsanları bu dünyanın nimetlerinden uzaklaştırmak isteyenlere karşı çıkıyorum. Dünyada aç kalan insanlara, haklarını arayacaklarına, “bekleyin cennette binbir çeşit yemek yiyeceksiniz, hem de gümüş tabaklarda…” denmesine karşı çıkıyorum. Yoksulluk içinde, parklarda, gecekondularda yaşayan insanlara “Bekleyin, cennette on yılda bir ucundan diğerine gidemeyeceğiniz kadar büyük mekanlarınız, evleriniz olacak” denmesine karşı çıkıyorum. 

Böylece insanlar pasifleştiriliyor, çalışıp çabalamak, mücadele etmek yerine tembel tembel beklemeye yönlendiriliyor.. Cennette her şeyin kendilerine bedavadan verileceğine inandırılıyor. Dahası yüzyıllardır kadına şiddet gösteren, her fırsatta onları döven, yaralayan, öldüren, işkence eden toplumlara, “bekleyin cennette sizlere en az 40 kadın verilecek” denilmesine karşı çıkıyorum. Cennette verileceğini umduğunuz 40 kadını bir tarafa bırakın… gerçek yaşamdaki kadınınıza sahip çıkın, ona iyi davranın, onun değerini bilin demek istiyorum..
 
Madem bütün güzellikler bu dünyada. Siz neden cennete gitme ihtiyacı duydunuz peki? Üstelik çektiğiniz fotoğraflar orasının daha enteresan olduğunu bile düşündürüyor?
Sıradan, saf bir insan gibi ben de merak ettim.. Gidip görmek istedim.
Uzay gemilerine binip uzaylıları da ekibinize katıp gitmişsiniz..
(gülüşmeler…) Gittik fotoğrafladık geldik. Orada olacağı söylenen şeylerin hepsi burada var…Sadece onları görecek gözler kapattırılmış. Güzel günler için, iyi yaşamak için ölmeyi bekle diyorlar… 
 
Fotokart üzerine sayılı baskı, 100×70 cm.
Gelelim gerçek dünyaya… İstanbul’un size ilham veren yönleri nedir?
İstanbul’un benim gözümde çok farklı bir yeri var. Ben biraz romantik yaradılışa sahibim, maalesef. Bu nedenle İstanbul’a bakarken tüm güzellikleri hüzünleriyle birlikte görüyor ve yaşıyorum. Güzel ya da çirkin her şeyinden etkileniyorum bu şehrin. Gençlik yıllarımda elimde fotoğraf makinaları ile sokak sokak gezip sabahtan akşama kadar fotoğraflar çekerdim. Şehri ve insanları tüm halleriyle görüntülemek hoşuma giderdi. İstanbul malzemesi çok zengin bir şehir..
 
İstanbul’a dair bir hayal projeniz var mı?
Var. Hatta belki sadece İstanbul değil de, çoğu büyük şehrin ortak özelliklerini de içeren yeni bir koleksiyon projem var. Şimdilik proje aşamasında, sanırım 2014 veya 2015’te tamamlanır ve sergilenebilir.
 
Sanat adına dilekleriniz nelerdir?
Sanat adına dileklerim var tabi. Ülkemizde de sanata bakışın tüm dünyada, çağdaş toplumlarda olduğu gibi olmasını arzu ediyorum. Sanatın ve sanatçının özgür olması gerektiğini, sanatsal eserlerin kimsenin keyfine ya da kurallarına  uygun yapılması gerekmediğini herkesin anlamasını diliyorum. Cahil insanların sanat eserlerinin içine tükürecek ya da onlara hakaret edecek kadar küçülmemesini istiyorum…

 
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.