Zeynep Sevi Yılmaz: “Tiyatronun, sahnedeki illüzyonun çocuklar üzerinde yarattığı etkiye hayranım. Bunun bir parçası olmayı seviyorum.”

0 333

Zeynep Sevi Yılmaz ilk kez baş rol oynadığı bir film ile Madrid ve Milano Uluslararası Film festivallerinde en iyi kadın oyuncu ödüllerine aday gösterildi. Başarısından etkilendim.

Sanatçının aynı zamanda çocuk tiyatrosu oyuncusu ve yönetmen yardımcısı olduğunu öğrendiğimde de bu röportajla blogumda yer vermek istedim.

Mesleki geçmişinizi anlatır mısınız?
Sahnede olma arzuma dans ederek başladım sanırım. İlkokulda iken balerin olmak istiyordum. Bir yandan da annem beni tiyatro kurslarına gönderiyordu. Çok maymun iştahlı bir çocuktum. Spor, hobi, etkinlik yapabileceğim bütün kurslara gitmek istiyordum.

Dans, voleybol, enstrüman kursu derken, hiç vazgeçemediğim ve kendimi çok özgür hissettiğim tiyatro ağır bastı. Tiyatro bir seçim gibi değildi.. kendimi en iyi hissettiğim yerdi.

Meslek olarak oyunculuk dışında bir şey yapabileceğimi hiç düşünmedim, başka bir şeyi arzu etmedim. İyi ki gönülden istediğim, sevdiğim işi yapabiliyorum! Oyunculuğun rutinden uzak, sürekli yenilenme halini seviyorum.

Tiyatro yapmaya nasıl karar verdiniz?
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü’nden mezun olduktan sonra “Ne yapacağım? Seçeneklerim neler?” diye keşfetmeye çalışırken İstanbul’a geldim. O sırada Zorlu Çocuk Tiyatrosu bir oyuncu seçmesi açmıştı. Seçmeye girdim. Provalar hemen başladı ve İstanbul’a yerleşmiş oldum.

Neden çocuk tiyatrosu?
Tiyatronun, sahnedeki illüzyonun çocuklar üzerinde yarattığı etkiye hayranım. Bunun bir parçası olmayı seviyorum. Çünkü çocuklukta hayal gücümüzü geliştirmek, olaylar karşında çözümleri görmek, hikayeleri keşfetmek için tiyatro çok önemli bir araç. Çocukların sanatla, yaratıcılıkla içiçe büyümeleri gerektiğine inanıyorum. Bunun birey olmalarında önemli bir etkisi var. Ortaokula gelip hayatında hiç tiyatro izlememiş çocuklarla sahnede buluşunca, büyük bir eksikliği tamamlamanın parçası gibi hissediyorum.

Hedeflerinizden bahseder misiniz?

Bir oyuncu olarak elbette mesleki hedeflerim çok. Çünkü tiyatro, sinema, televizyon hiç tükenmeyen, sürekli yenilenen bir alan. Benim de gün geçtikçe oyuncu olarak yapmak istediklerim, hedeflerim hayallerim çoğalıyor, değişiyor. Mesela İngiltere’de National Theatre’da oynamak isterim. İnanılmaz bir deneyimdir eminim. Aynı zamanda Fas’a gidip tiyatroyla ilgili ne yapılıyor? görüp yaşamak da isterim. Ve elbette Türkiye’de başarılı prodüksiyonlar yapan bir ekibim ve tiyatro salonum olsun isterim.

Bence insanın hedeflerine, isteklerine ulaşması biraz da yaşadığı ülkeyle doğru orantılı diye düşünüyorum. Bizim ülkemizde her gün her şeyin hızlıca değişimine adapte olup, ona göre hedeflerinize ulaşmak için hep yeni yollar yaratmanız lazım. Planlı ve sistemli bir şekilde “evet ben şimdi bunu istiyorum, şimdi de bunu yapıyorum. Bunu yaparsam şu sonuç olur” demek zor. Özellikle benimki gibi bir sürü dinamiğin birbirine bağlı olduğu mesleklerde daha da zor.

 

Milano Uluslararası Film Yapımcıları Festivali IFF 2017’de Mor Ufuklar filmindeki rolünüz ile “Yabancı Dil Filmlerde En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne aday gösterilmişsiniz. Tebrikler.. Neler hissediyorsunuz? Nasıl bir deneyimdi sinema oyunculuğu?Mülteci dramlarını konu alan “Mor Ufuklar” filmi benim ilk başrol deneyimim. Çok heyecanlı bir süreç. Geçtiğimiz Temmuz’da Madrid IFF’de de aynı kategoride aday olmuştum. Hindistan Mumbai’de Jagran IFF’de de juri ödülü aldım. Uluslararası kategorilerde aday olmak, takdir edilmek, yaptığım işin evrenselliğini hatırlatıyor bana. Başka kültürlerle ortak duygularda, fikirlerde, sinemayla buluşabilmek çok güzel. Aynı zamanda kendi ülkemde bunu yaşamak bambaşka bir mutluluk.

Sinema oyunculuğu yeni bir keşif oldu benim için. İlk uzun metraj filmim, ilk başrol olması, oynadığım karakterin bazı sahnelerde arapça konuşuyor olması.. “Acaba nasıl olacak? Acaba yapabilecek miyim?” diye kendimi denediğim bir süreçti. Umarım hep sinemada kendimi deneme, oyunculuk yapma şansım olur..

Çocuklar için tiyatro yapmanın farkları ve zorlukları neler?
Sanırım çocuklar için tiyatro yapmanın en büyük farkı sahnede yaratmamız gereken illüzyon. Yani büyük seyirci tiyatroya gittiğinde biletini alıyor, ne izleyeceği hakkında hazırlık yapabiliyor, sahnede olan etkiye ve duyguya kapılsa bile onun bir oyun olduğunu ve süresi dolunca biteceğinin bilinciyle tiyatroya gidiyor. Bu çocuklarda tamamen farklı. Onları kandırmak, algılarını odakta tutmak ve bir yanılsama dünyasına dahil etmek çok daha zor. Çocuk sahnede bir şey izlerken bir anda kalkıp bağırabilir mesela, oyundaki bir karakteri sevmeyip günlerce onu arkadaşlarına gerçek biri gibi anlatabilir. Bu yüzden çocuk tiyatrosu yapmak, bu işi doğru ve iyi yapmak çok meşakkatli bi süreç. Sahnede olan herşeyi çok ince eleyip sık dokunmalısınız. Risk alma şansınız pek yok. Pedagojik olarak uygun olmak zorundasınız. Amatörce yapabileceğiniz bir şey değil çocuk tiyatrosu.

Çocukların tepkilerini izlemeyi sevdiğinizden eminim. Anlatmak istediğiniz gözlem ve deneyimleriniz olabilir mi?
Turnelerdeki çocuk seyircilere bayılıyorum. 6 yıldır Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile neredeyse Türkiye’nin her yerine turneye gittik. Benim Türkiye’de gitmediğim sanırım 5-6 il kaldı. Özellikle Doğu, Güneydoğu, Karadeniz turnelerinde illere ve yakın ilçelerine gittiğimizde ilk defa tiyatroyla karşılaşan çocukları görmek her yanıyla karmaşık bi duygu. Hem çocuklarla buluşmaktan mutlu oluyorum çünkü gözlerini bir dk bile sahneden ayırmadan, büyük bir heyecanla izleyen çocuklar görüyorum. Hem de “Bu çocuklar neden bu kadar eksik?” diye düşünüp duruyorum.

Ülkemiz koşulları malum! Tiyatro yapmak isteyen gençleri bu arzularından vazgeçirmeye çalışıyor musunuz?
Bence ülke koşullarında sıkı sıkı tutunmamız gereken en önemli şey arzularımız. O yüzden gönlüyle isteyen kimseyi bir şeyden vazgeçirmeye çalışmam.. Çalışılmasın, çalışmasınlar. Keşke herkes sevdiği mutlu hissettiği şeyi en iyi koşullarda yapabilse.. Umarım o günler de çoğalacak. Oyunculuk yapmak isteyenlere tek tavsiyem eğitim almaları. Kendini geliştirme halinin hep devam etmesi. Çünkü bizde son yıllarda oyunculuk yapılabilecek en basit işlerden biri gibi algılanmaya başladı. Ama öyle değil. Bunun anlaşılması şart! Nasıl ki ben avukatlık yapmak istesem bunun eğitimini almak zorundayım, oyunculuk için de kendini eğitmek zorundasın. Bir gün adliyenin önünden geçerken “dur ben bi mahkemeye girip savunma yapayım” diyemezseniz. Gelip bir günde de sahneye çıkamazsınız ve çıkmamalısınız.

Sanatçı kimdir, diğer insanlardan daha mı farklıdır sizce?
Sanatçı olmayı ayrı bi yerde tutmuyorum, çünkü ben genel olarak kavramlara pek inanmıyorum. Benim için önemli olan yaratıcı olmak. İnsan kendi hayatında neyi yaratabiliyorsa sanatçıdır bence. Yani oyunculuğu meslek olarak marangozdan, ressamdan, mimardan ayıran en belirgin özellik tüm benliğiyle bunu seyircinin karşısında yapabiliyor oluşu sanırım. İnsan olmanın tüm hallerini iyi kötü güzel çirkin vs.. tiyatroda gerçek zamanda “o an”ı paylaşmaya çalışıyorsunuz. Yaratmaya çalıştığınız karakterin, oynadığınız rolün bir parçası veya benzeri belki seyircilerin arasında oturuyor. Her meslek gibi kendi alanında sorumluluğu olan, fakat sonsuz ve kaotik bir şey sanatçı olmak.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.