Naz Can tasarımı resimler, ipek böceğinin yaşamının sırrını taşıyan ham ipek iplikler üzerinden bir masal anlatıyor.

0 146
 
İpekböceğinin mucizevi ipliklerine ilk kez günümüzden 4500 yıl önce rastlamışız. Kozasını saran metrelerce kesintisiz ipliğin parlaklığına, dayanıklılığına ve bu minik böceğe hayranlığımız bugün nice tasarım üzerinden tekrar pekişiyor.
Naz Can tasarımı resimler, ipek böceğinin yaşamının sırrını taşıyan ham ipek iplikler üzerinden bir masal anlatıyor. Doğa, umut, özgürlük ve çocukluğun saf sevgileri o “an”a mühürlenmek istermişcesine, boşlukta uçuşur gibi duran ipek ipliklerle birbirine kenetleniyor.
Sanatçı, sezgilerini bilimsel araştırmalarla desteklediği yoğun bir çalışma sonunda, özgün tekniği ve anlatımıyla çok farklı eserler koymuş ortaya..

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Bölümü’nden mezun olan Naz Can, bu sergiyle beş yıllık bir sürecin sonunda ilk defa izleyiciyle buluşuyor. İpek iplik üzerine yapmış olduğu çalışmalarının yer aldığı “Ephemeral – Fani” isimli resim sergisi 19 Şubat’a kadar Galeri Selvin’de gezilebilir.


 

 
Eserleriniz üzerinden sanatınızın zaman içindeki gelişim ve değişimini anlatır mısınız?
Kafası sorularla meşgul bir çocukmuşum. Hani “Ben neden bu dünyaya geldim?” “Deniz neden mavi?” Nedenlerle dolu bir dolu soru.. Bu sergi aslında bir yaşam boyu hayata bir “anlam” arama sonucunda ortaya çıktı. Ve ilk defa izleyici ile buluştular. Sorular bitmedi ve arayış an be an devam etmekte.. İnsanlık var olduğu günden beri…
İlkokulda aklıma koydum. Güzel Sanatlar’da okuyacağı diye… Okudum.Tekstil sektöründe uzun yıllar yerli-yabancı markalara tasarım yaptım. Sonra bir gün kendimi 15 cm. çapında hızlı koşan bir hamster gibi hissettim. Hızlı koşuyordum. Ama bir arpa boyu yol gitmemiştim sanki.. Ve çembere öyle odaklanmıştım ki dışında ne oluyor farketmiyordum. Sorular yine kafama doluştu..
 
Ve üniversitelerde tasarım dersi vermemi isteyince hocam Mehmet Zaman Saçlıoğlu “harika!” dedim, “bildiklerimi paylaşırsam mutlu olacağım.” Böylece çemberden zıplayıp yepyeni bir deneyime başladım.
 
Öğrencilere tasarım  prensipleri anlatırken ağzımdan çıkanı kulağım duydukça ve onlarla empati kurdukça yeniden kavramlar üzerinde düşünmeye başladım. Bu süreç 2007-2014 arasında gayet iyiydi.. Onlara “Kendiniz olun!” derken, kendime de “Sen kimsin?” diye sordum. Ahkam kesmek kolaydı da ya uygulamak? Yeniden öğrenci olmaya karar verdim. Hayatı yeniden öğrenmeye.. şimdiki aklım ve tecrübelerimle..
Bu sergi aslında on yıllık düşünme ve araştırma, beş yıllık çalışma neticesinde kendimi arama yolculuğu hikayesidir..  Kısa ömürlü “Bombyx mori”(ipek böceği kelebeği)nin yaşam döngüsü benim de yaşamdaki dönüşüm hikayem oldu.
Malzeme-eser ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Bildiğimi zannettiğim  malzemeyle çalışıyorum. Kendi iç seslerim ve düşüncelerimi ancak böyle ifade edebiliyorum.
Çoğu insan sanatçının diğer insanlardan daha farklı olduğunu düşünüyor. Sizce de böyle mi? Neden?
Aslında insan hep güzele ayarlı bir canlı. Bir gün batımında kim duygulanmaz? Kim bahar çiçeklerinin kokusunda ruhunda neş’e duymaz? İnsan içinde yaşadığı tabiatın yarattığı muhteşem ve devinen güzelliklerine kayıtsız kalamaz..  Çünkü onun bir parçasıdır. Sentetik hayatlarımız bize bir dayatma. İşte sanat aslında o dayatmaya bir karşı duruş belki.. Ve sanatla uğraşmak bir baş kaldırı! Tek fark kendini bu yolla ifade etme cesareti göstermekte aslında… Çünkü yol uzun ve engebeli..
Mutluluk ve sanat arasında bir ilişki var mı sizce?
Kesinlikle! Kendi yüreğinizden kopan duyguları bir resme, bir melodiye, bir romana, bir şiire koyup paylaşıma açıyorsunuz ve hiç tanımadığınız bir yerlerde sizin duygunuz bir başka yüreğe dokunuyor. Zamansız, ön yargısız…
İlham kaynaklarınız nelerdir?
Bu harika gezegendeki yaşam ve muhteşem tasarlanmış evren.. ve tüm bunlara tanıklık ederken yürekte, bilinçte bıraktıkları izler.. 
 
Bir ayışığı sonatı Beethoven’ın, Dante’nin İlahi Komedyası, Escher’in, Dürer’in, Hokusai’ın baskıları, resimleri, Salgado’nun fotoğrafları, Stephen Hawking’in herşeyin teorisi, Rönesans sanatçıları ve onların çalışma prensipleri, Platon’dan Camus’a felsefeciler.. Miyazaki animasyon filmleri, Can Yücel, Özdemir Asaf, Orhan Veli, Nazım,Yunus Emre şiiri, öyle çok ki.. Ama asıl önemlisi, onların yaşamdaki varoluş sebeplerini farkedip, sadakatle ve samimiyetle bu yola baş koyup yılmadan çalışmaları..

 

Sanatın insan yaşamındaki yeri nedir, ne olmalıdır?
Anadolu insanı kilim dokur, bir nakış koyar derdini orada anlatır. İğne oyası yapar, sevincini, hüznünü ona söyler iğneyle kuyu kazarken.. Bir aborjin içsel inancının resmini taşa, ağaç kabuğuna çizer de anlatır gelecek nesillere. Kültürünü Göbeklitepe’de bir taşa kazır 12.000 yıl önce.. Anlatabilmek anlaşılabilmek için. Öyleyse sanat aslında hepimizin içinde değil mi?
Sanat ve sanatçı tanımınızı alabilir miyim?
Evrensel bir anlayış olduğunu düşünüyorum. Sanatçı kimdir? Onu zaman belirler.. Van Gogh’a çok üzülürüm. Bir rengin sancısıyla ve sefaletle tek bir resim satabilmiş ömründe. Şimdi adına müze var, tablolarına paha biçilemiyor…
Günümüz sanatı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu soruyu sanat tarihçilere bırakalım.. Benim kafam epey karışık..
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.