Türkiye’nin ilk kadın klasik orkestrası Feministanbul ilk konserini verdi.

0 219

 

Viyolonsel sanatçısı Jülide Canca Eke, kadınlardan oluşan Türkiye’nin ilk klasik orkestrası Feministanbul Orkestrası’nın kuruluşunda önayak olmuş başarılı bir müzisyen. İlk konserlerinin sonrasında konuştuk:

Julide Canca Eke’nin müzik geçmişi nedir?

Mimar Sinan Devlet Konservatuarı’nda Reşit Erzin ve İhsan Kartal ile çelloya başladım. Aslında İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nda keman sanatçısı anneme özenerek  ilkokul zamanlarımda özel keman dersleri almıştım. Fakat cok ısınamadım keman çalmaya. Üç yıllık konservatuar eğitiminden sonra, Bilkent Üniversitesi Müzik Bölümü’nde önlisansımı yaptım. Viyana’da Konservatuorium der Stadt Wien’e kabul edildim. Altı yılda Konzertfach (Konsertist denebilir) Bölümü’nden iki diplomayı da alarak mezun oldum. 1998’de İstanbul’a döndükten sonra İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Milli Reasürans Oda Orkestrası, Cemal Reşit Rey, İstanbul Oda Orkestrası gibi çeşitli orkestralarda çalıştım. Akbank Oda Orkestrası’nda oniki yıl görev aldım. Bunların yanı sıra oda müziği ve solo çalışmalar yaptım. 

 

Jülide Canca Eke


Feministanbul Orkestrası’nın kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?

Bilindiği üzere Akbank Oda Orkestrası geçtiğimiz yıl kapandı. Pera Güzel Sanatlar Lisesi’ndeki üç yıllık çello öğretmenliği görevimden de ayrıldım. Böylelikle aslında yıllardır hayalini kurduğum orkestranın çalışmalarına başlamam için alan açıldı hayatımda. Viyana’daki eğitimim sırasında, Johann Strauss Orkestrası, ORF 20. Yüzyıl Orkestrası ile çalıştığım zamanlarda edindiğim deneyimler, orada ve Türkiye’de  yaptığım bazı organizasyonlar, çevrem, özellikle de anne olduktan sonra öğrendiğim ”kriz yönetimi” tecrübelerim bana cesaret verdi ve girişimci ruhum ortaya çıktı. Viyana’da ilk kez bir kadınlar oda orkestrası konseri dinlemiştim. Oradaki tını, çalışlarındaki estetik bana farklı ve hoş gelmişti. Tetikleyici oldu. Bir yıl kadar önce, kadın müzisyen arkadaşlarımı bir fotoğraf çekimi ve projemi anlatmak için bir araya getirdim. Toplantın sonunda bu fikri herkes sahiplenmiş ve benimsemişti bile. Zaten yıllardır çeşitli orkestralarda birlikte birçok konser vermiştik. “Feministanbul” adı altında da bir araya gelecektik.
İlk konserinizi Kadınlar Günü’nde verdiniz. Kadınlar Günü’nün sizce anlamı nedir?
Kadınlar Günü, bundan kısa süre  öncesine kadar bu kadar konuşulmazdı. Bu özel gün şimdi çok konuşuluyor ama maalesef kadına şiddet ve cinayetlerle anılıyor. Biz Kadınlar Günü’nü, her kadın çiçek, çikolata, içten bir sarılma alarak kutlasın istiyoruz.
 
Hangi sıklıkla konser vereceksiniz, provalarınızı nerede yapıyorsunuz? Sponsorunuz kim?
Önümüzde 23 Nisan ve Mayıs’ta Anneler Günü konser projelerimiz var. Henüz daimi bir sponsorumuz yok.Teklifleri değerlendiriyoruz. Prova yeri olarak, konser yapacağımız salonun akustiğinde çalışmak tercihimiz.
Orkestra kaç kişi, kimlerden oluşuyor? Yaşları nedir?
Herbiri yurtiçinde ve yurtdışındaki konservatuarlardan mezun profesyonel müzisyen. Yaşları 22 ile 45 arasında değişiyor. Orkestranın kadrosu projeye göre nefesli ve vurmalı çalgılarla 40 kişiye çıkabiliyor. İlk konserimizi oniki kişi yaylı sazlar oda orkestrası olarak verdik. 
 


Orkestra enstrümanlarının ağırlığı nedir? Ağırlıkla repertuarınızda neler olacak?
Geçen gün kontrbasçı arkadaşım Bade ile provaya giderken konuşuyorduk. Onun konrtbası 10 kilo kadarmış, benim çellom da 4-5 kilodur herhalde ama kutu ile 7 kilo geliyor. En şanslı, flütçüler tabii… Herhalde  bir kilo falandır.



Çok şekersin… Ben orkestranızda hangi enstrümanlar yer alıyor demek istemiştim…
Orkestramızın büyüklüğü esere göre değiliklik gösteriyor. Oda Orkestrası olarak da, yaylı   çalgılar, nefesliler ve vurmalılarıyla 40 kişilik Senfoni Orkestrası olarak da konser verebilecek kadromuz var.
 
Eser seçimlerinizi neler belirliyor? Belli bir tercih/duruşunuz var mı?
Repertuarımız oldukça geniş. Kadınlar Günü konserimizde temamız “Her Dönem Kadın” idi. 1600’lerden günümüze, kadınlar için yazılmış, kadın konulu müziklere yer verdik. Türk kadın besteci Renan Koen’in ‘Afrodit’ isimli eserinin de ilk seslendirilişini yaptık. Kadın Kokusu  filmindeki Carlos Gardel’in meşhur tangosunu da çaldık. 
 


İnsanlarımız klasik müzik seviyor mu? Sevdirmek için ne yapmalıyız? Yapmalı mıyız?

İnsanlarımız bir konsere gelip dinlediklerinde klasik müziği genellikle çok seviyorlar. Klasik müzik bilindiği üzere akustik çalınır. Keyfi de öyle alınır. Klasik müziğin insanın hayatına başka bir zenginlik, derinlik ve boyut getirdiğine inanıyorum. Sevdirmek için düşündüğümüz popüler hareketler elbette var. Lokomotif Kültür ve Sanat Derneği’nin geçen yıl Moda’da düzenlediği IV. Burunda Sanat Festivali’nde sokak performansım bu yüzdendi.


İstanbul ile ilgili bir hayal projeniz var mı? Neresinde konser vermek isterdiniz mesela?
Aya İrini’de konser verme zevkini bir de ”Feministanbul” ile yaşamak çok isterim. İstanbul için de projem, Asya ve Avrupa’nın ortası Suada’da bir konser düzenleyebilmek… Programda da Doğu ve Batı’nın önde gelen bestecilerine  yer vermek isterdim.
 


Röportaj için çok teşekkür ederim sevgili Jülide. Size ve orkestraya sormak isterim… İstanbul bir müzik olsaydı hangisi olurdu? 

Jüide Canca Eke (çello):
İstanbul bir müzik olsaydı, modern tınıları olan, zaman zaman hüzünlü, romantik, zaman zaman agresif, bazen yorgun, bazen çılgın bir müzik olurdu. İstanbul günün değişik zamanlarında başka başka olabiliyor. Beethoven’in müziği gibi…
Bade (Kontrbas):
İstanbul benim için “Üsküdar’a Gider İken”dir.
Elif (Viyola):
Korsakof’un Şehrazat’ı veya Oryantal…
Dilbağ (Çello): 
İstanbul kakafonidir.
Zeynep Tolga (Keman):
Jazz. Çünkü her türlü olasılığa açık…
Yelda (Viyola): 
İstanbul yaşayan ve yaşananlarla çok çeşitli müziktir.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.