Şef Suna Hakyemez kendisi için yazılmış “Kar Tanesi Pastası” masalının yazarıyla bir röportaj gerçekleştirdi…

Ayşe Gülay Hakyemez imza günü öncesi kızının sorularını yanıtladı.

0 451

 

İlk kitabım Kar Tanesi Pastası’nı kızım Suna Hakyemez için yazmıştım. Onun şef olma hayalleri, küçük yaşından beri mutfağa taşıdığı kolonlardan yükselen müzik eşliğinde kendini kaybedercesine yemekler yapması beni hep etkilemiştir. Mutlulukla andığım masalsı anlardı onlar. Masallarımın  kahramanı, büyük ilham kaynağım  Suna bugün Londra’nın Michelin yıldızlı restoranlarında şeflik yapıyor.

26 Ocak’ta İstanbul’daki imza günü öncesinde ona yazılmış kitabın yazarıyla bir röportaj gerçekleştirmek istedi.. Ben de sorularını zevkle yanıtladım.

Çocuklar için yazmaya nasıl başladınız?

Kar Tanesi Pastası ile..

Suna yine bir gün, mutfakta pasta yapıyor, dışarıda kar yağıyordu. O mutlu kış günü ilk masalımın  dekoru oldu. “Kar Tanesi Pastası”nı kızım başta olmak üzere okuyan herkes beğenip dahasını isteyince masal yazmayı sürdürmeye karar verdim. Bu tam 12 yıl önceydi.. Çağdaş Türk Çocuk Edebiyatını araştırdım. Gittiğim her ülkenin çocuk kitaplarını inceledim. Kendi masallarımı oluşturmaya başladım. O günden bugüne yazdıklarımı “Fenerköy Öyküleri” adı altında topladım.

Çocuklar için yazmanın zorlukları nelerdir ?

Ürettiğiniz metinlerin hitap ettiği yaş gruplarınca anlaşılabilmesi, sevilmesi, tekrar okuma arzusu uyandırabilmesi gerekiyor. Üzerinde çok çalışmalı, oya gibi işlemelisiniz. Kısa cümleler, özgün öyküler, temiz Türkçe üretmek emek istiyor. Yazdığınız her cümlenin çocuk dünyasında nelere denk geldiğini hesaplayarak büyük bir sorumlulukla yazmak gerekiyor. Hem eğlenceli hem de besleyici olmalısınız. Bu, birikim, donanım ve deneyim gerektirir.

Çocuklar için yazmanın eğlenceli tarafları nelerdir ?

Çocuklar için yazmak ciddi bir iştir. Her kelimenizin hesabını verebilmeli, mantık eleğinizden geçirmelisiniz.  Eğlenceli tarafları da var elbet. Düşüncelerinizi kilişeler dışına taşırmak, hayal köyünüzü kurmak, özgün karakterler yaratmak, öykü örgüleri örmek işimin en eğlenceli yanları.

İyi bir çocuk kitabı sizce nasıl olmalıdır?

“İyi çocuk kitabı”, çocuk bakış açısıyla yazılabilmiş, didaktik ve otoriter olmayan, çağın gerisinde kalmamış ancak yerel gerçeklikten kopmamış kitaptır.

Günümüz çocuklarına vermek istediğiniz mesaj var mı ?

Yok. Günümüz çocuklarının algı ve kavrayışlarını gelişmiş buluyorum. Özgün ve özgür kelimelerinin anlamını bilsinler yeter..

Çocuklarla hiç buluşuyor musunuz ?

Okullardaki imza günlerimizde buluşuyoruz. Öykülerimin geçtiği hayal köyüm Fenerköy’ün haritası üzerinde konuşuyoruz. Önerilerini, eleştirilerini dinlemek benim için tarifsiz bir keyif… Gösterdikleri ilgi ve gözlerinde okuduğum heyecan büyük mutluluk.

Türkçe öğretmenlerinin kitaplarınızı çocuklarla nasıl tanıştırmasını isterdiniz?

Öğretmenlerin çocuklara hayallerindeki köyü kitaplarımdaki köyle karşılaştırmalarını teklif etmesini isterdim. Bunu konuşmak için beni davet eden her okula gitmeye çalışıyorum.

Mahrumiyet bölgelerinde faaliyet gösteren okulların Türkçe öğretmenleri çocuk edebiyatı için neler yapmalıdır?

Öğrenciler ve öğretmenler kitaplar ve yazarları hakkındaki düşüncelerini sosyal medyada paylaşsınlar isterim. Olumlu ya da olumsuz.. Buna tepkisiz kalamazlar..

Gönderilen her kitap teşekkürü hak etmiyor. Nitelikleri incelenmeli. Temiz Türkçe ile yazılmış çağdaş öyküler olmalı. Yapılan kitap bağışlarının düşünülerek yapılmış olmasını diliyorum. Çocukları kitaptan soğutacak eski ve çağdışı kitap hediyeleri öğretmenler sahiplerine geri gönderilmeli.

“Çocuk kitabı yazarı” ifadesini nasıl tanımlarsınız?

Çocuklar için yazan, çocukların okuduğunu düşünen, ebeveynleri tarafından seçilip okunduğunu anlayan biri.

Yetişkinler için de yazıyor musunuz? Evetse, fark nedir? Değilse, neden?

Henüz yazmıyorum. Büyükler için yazacaklarım çocuklar için yazdıklarımdan daha heyecanlı, daha zekice ve daha  iyimser olamayacaktır.

Hikayelerinizi üretmek için neler yapıyorsunuz? Nasıl ve nerede çalışıyorsunuz?

İstediğim yerde, istediğim zaman yazıyorum. Yazmaktan daha çok durup bakmaya zaman harcıyorum. Hayal kurarak, fikirleri ipe dizip kurgu düşünerek çalışıyorum.

İllüstratörü / çizerleri kim nasıl seçer?

Prensip olarak, illüstratörü seçen yayıncıdır. Benim kitaplarımda bu böyle olmadı. Yazdıklarımı kitaplaştırabilmek için yaptığım ilk iş gönlüme göre bir çizer aramaktı. Canan Barış Hanmefendi benim kahramanımdır. Hikayelerimi önce o okudu. Hoşlandığını söyledi. Yayınevi başvuru dosyama koyabilmem için bana birer kare çizip hediye etmişti. Onunla çalışmak büyük keyif.

Çizer/yazar çalışması nasıl gerçekleşiyor? Uyum nasıl sağlanıyor?

“Ben çizebilseydim nasıl çizerdim?” diye düşünmekten kendimi alamam çoğunlukla.. Yazdıklarımı çizere hayallerimle birlikte teslim ederim. Aktarabilmek çok önemli. Siz nasıl bir öykü düşlediğinizi, önemli ayrıntıları anlatırsınız, gerisi çizere kalmış..  Resimlemeyi bitirip sunumunu yaptığında büyük bir şölen yaşarım. Üstünde çok gerekmedikçe değişiklik istemem. Başka bir göz/bakış açısı hikayeyi zenginleştirir çoğu zaman.

Editörünüzün metinlerinize müdahelesi sizi nasıl etkiliyor?

Altın Kitaplar’dan çıkan “Fenerköy Öyküleri”nin değerli editörü Hülya Şat Hanımefendi’ye bu vesile  bir kez daha teşekkür etmek isterim. Dediğim gibi değişik bakış açıları zenginlik sunar ancak.. Ne mutlu bana ki öykülerimin üzerinde çok oynanmadı.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.