Kerem Ağralı’nın kişisel sergisi “Homo Evolution” 13 Şubat – 23 Mart 2014 tarihleri arasında Mixer’de izlenebilir.

1 45
Bay Rubick, 50 x 50, TÜA, karışık, 2013

Kerem Ağralı, son dönem işleri ile kendi sanatsal değişiminin içinden “Homo evolution”a tanıklık ediyor. Eserlerinde evrimin katmanlarını, zamanlarını üst üste bindirip neler olabileceğinin arayışında..

Evrimin herhangi bir zamanından çıkıp gelmiş, hatta iki farklı evrim skalasına ait durumları üst üste bindirip resimlerine taşıyor ve kendini de, izleyenleri de bu durumun muhakemesine sokuyor.

Kerem Ağralı’nın dünyasında her birey kendi yaratım gücünün farkına varıyor, hem doğal gelişimi, hem de kendi yarattığı teknoloji ile.. Bu deneyimle kendi dünyasını, kendi mekanını yaratıyor… Bir yandan doğadan da kopmuyor, kopamıyor. Yalnızlaşıyor bir taraftan… Ama bu yalnızlaşma olumsuz değil. Yaşadığı “tek başınalık”da kendi mevcudiyetinin farkında. Bu farkındalığın verdiği gücü duyumsuyor, duyumsatıyor da!.. 

Homo sapiens, ”Homo evolution”a dönüşüyor… Evrenle beraber evrim geçiren, zaman zaman içindeki hayvanın dışa çıktığı, birbirlerini bırakmadan, ortak noktalarda buluşup sonraki aşamalara geçmeye hazır Homo evolution’a..

Bir varoluş türü olarak “homo sapiens” modern çağlarda görülen kültür ve teknolojik ilerlemelerle birlikte, halen devam eden bir evrim içinde değişmektedir. Kendi dünyasını yaratan ve doğa ile birlikte evrim geçiren bu “yaratık” bazen içindeki varlığın dışına çıkıp bazen doğa ile yeniden bütünleşerek, kesintiye uğramayan süreçlerle evriminin sonraki aşamalarına geçmeye hazır varlıklar haline geliyor: bir insan, bir hayvan, bir melez… Farklı evrim süreçlerinin zamansal olarak yarattığı bu katmanlar, sanatçının doğal yaratım refleksi ve hayal gücüyle birleştiğinde gerçeküstü ve fantastik eserlere dönüşüyorlar.

Aslen heykeltıraşlık öğrenimi gören sanatçı bilim-kurgu, animasyon, fizik ve felsefeye olan geniş ilgi alanlarından doğan görsel birikimini, kendisi için görece yeni bir alan olan tuval yüzeyinde ve son derece rafineleşmiş tarzda, figüratif olanı aşarak temsil etmeye çalışıyor. Bilimsel yaklaşımların ortaya koyduğu “gerçeklik” ve insanın kendi varlığı üzerine daha bütüncül “sezgisel içgörü”sü, eserlerdeki evrimsel katmanlar olarak öne çıkıyorlar.
 
Deliliğin Son Günü, 100 x 100, TÜA, 2013

Sanatçının 2008’den beri devam eden desen çalışmalarındaki araştırmalarla gelişen figürleri tuval yüzeyine taşınıp, kompozisyonun dayattığı kurguyla ve gerçeküstünün hayali olanaklarıyla birleştiğinde, ilk bakışta kolay kavranamayan yapılara dönüşüyorlar.

Birbirleriyle bütünleşen veya ayrışan ilişkiler içinde, yer yer tanıdık parçalar halindeki bu fantastik, “biçimsiz” figürler, yine kendileri gibi gerçeküstü atmosferin hakim olduğu bir çevre içinde var olabiliyorlar ancak. Tamamen belirsiz bu çevre, rastgele kadrajlanmış ilişkiler bütününü gösterirken tüm temsiliyeti de tek bir “an”a sıkıştırarak ilerliyor. Biri diğerinden daha önemli olmayan, sürekli akan, oluş halinde ve kendi içinde çoklu olasılıkları barındıran dinamik anlara indirgenmiş bir bakışa.

Eserlerin tüm yüzeyine yayılan-işgal eden geniş renk skalası ise, bir yandan adeta “yapısöküm”e uğramış tek tek parçaların ayrı evrim süreçleri içindeki yerini, diğer yandan kendi bütünlüğüyle bir yapı oluşturan ve halen değişmeye-dönüşmeye devam eden “homo evolution”u vurgulayan, ifade dolu bir araç haline geliyor.

Metin: Ali Gazi

Mixer:
İstanbul Tophane, Boğazkesen Caddesi No:45
Salı-Cumartesi: 11.00 – 19.00
Pazar: 12.00 – 18.00

1 yorum
  1. Kaya Serin diyor

    Başka İstanbul var
    binlerce yıldan arta(ra)kalan uygarlık yatağı doğal sanat mecraında gürül gürül akan bilinmez İstanbuldur gözünü diktiğin…

    bin şükran sevgili Gülay, hakyemezsin kente hayata iade-i emekle uğraşırsın vefayla.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.