Zazü Monologları 3 – Biriyim Ben..

0 101
“Me and Her”, Zazü

Annem mutfak balkonundan gene kedileri besliyor. Gel pisi, git pisi. Her gün, her sabah aynı merasim. Babam üç günde bir ciğerleri alır. Bu ciğerler büyük tencerelerde kaynatılır. Evin içi felaket kokar. Soğumaya bırakılan ciğerler elle tutulacak kıvama gelince ufak ufak doğranır. Bir kısmı o günün ikramı olarak ayrılıp kalanı vakumlu kaplarla dolaba istiflenir.

Birçok kişi için boş ve yersiz sayılabilecek bu uğraş her ikisini de derinden mutlu eder. Dolayısıyla beni ve kardeşlerimi de.. Böyle boş işlerle uğraşan ebeveynlerin çocuklarıyız biz ve bundan her daim gururluyuz.

Annem bundan bir buçuk sene önce ciddi bir ameliyat geçirdi. Önce dünyam durdu sandım ve sonra toparlanıp iyileşmesiyle tekrar dönmeye başladı. Ameliyatından hemen sonra aşağıdaki yazıyı yazdım. Kendisine ancak beş ay sonra verebildim bu yazıyı. İşte o yazı;

Biriyim ben…


Nasıl kelimesiz kalır insan? İçinde bin dolu alfabe, dünyayı doyuracak kadar onca cümle barındırırken? Çıt çıkaramazsın ya hani ve nasıl sus gelir insana? biliyorum. Çok sevince, çok düşününce, çok içi titreyince insanın, sesler yetersiz kalır ve esler ne güçlüdür bazen.

Çenesini büzdüğünü dahi çok nadir gördüğüm, kuş tüyünden hafif saydamlığını sarsmadan külçe gibi sağlam durmayı kendine vazife edinmiş bir annenin üç evladından biriyim ben.

Hayata, yaşamaya dair yaptığımız tüm yanlışları kendine biçen, her türlü başarımızda, galibiyetimizde kendine zerre paye vermeden, sınırsızca onurumuzu, varlığımızı, yetilerimizi yücelten, asaletinden her daim gurur duyduğumuz bir annenin üç evladından biriyim ben.

Görebiliyorum, dokunabiliyorum, hissedebiliyorum, kokluyorum, duyuyorum, anlıyorum, biliyorum ve her türlü yoruma kapalı bir netlikle, “şükrediyorum”.. Diyebiliyorum ki farkındalığı limitsiz bir annenin üç evladından biriyim ben.

Sakıncalı ve hatta sarsıntılı endişelerin yerini coşkulu, umut dolu neşelere dönüştürmeyi, bir kedinin burnuna kondurulmuş ufak bir öpücükle, kendisini ve çevresindekileri huzura telkin etmeyi, sevmeyi ve sevmenin gücünü bilen bir annenin üç evladından biriyim ben.

Yangın merdiveninde yemek bekleyen kedinin, cismini görmeden sıkıntısını bildiği herhangi bir kişinin, yedi kat elin veya kapı komşusunun derdini kendine dert edinip, sınırsızca, sorgusuzca iyiliği için koşturan ve bundan asla gocunmayan bir annenin üç evladından biriyim ben.

Yanlışı devamlı kendi içinde aramaktan içinde uçtuğu balonu bazen göremeyen özenli bir annenin üç evladından biriyim ben.

“Anneciğim” diye seslendiğimiz her seferde “o anneciğim diyen dillerini yerim ben senin” diye cevap veren, Evden her çıkışımızda uzun yola gidiyormuşuz gibi peşimizden sırayla bizi görüp el sallayabileceği tüm pencereleri üç saniyede katedebilen, her akşam eve gelişimizi uzun bir seyahat ardından gelen hasretle kavuşma törenine çeviren, daha çocukken bile “bak orada öcü var” vs. gibi yalanlar söylemeyen ve hatta hiç yalan söylemeyen, ortalıkta açık bulduğu günlüğümüzü hiç bakmadan kapatıp yerine kaldırabilen, çocuğu çocuk gibi sevip yetişkinden farklı saymadan saygı gösterebilen, velhasıl sıradanın epeyce dışında çok özel bir annenin üç evladından biriyim ben.

Es vermeyi, esip geçmeye yeğ tutan sabırlı bir annenin üç evladından biriyim ben.

Kelimesizlik demişken, güçsüz müyüm? Belki.. İçin titrerken tutamazsın ya bazen, düşer öyle üç beş kelime.

Her doğum gününde hediye yerine evlatlarından bir kaç satır olsun yazı bekleyen, daha ilk kelimesinde gözleri dolup sesi titreyen, eşine az rastlanır gerçek bir annenin, annelerine içi titreyen üç evladından biriyim ben.

Sayesinde biriyim ben..

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.