Benlerin çatışması devlerin çatışması gibidir…
Porsuk Ağacı |
Hava güzel. Moda’daki Shibumi Dojo’nun küçük avlusundaki Porsuk Ağacı’nın altında Ahmet Hocam’la (Ahmet Kösoğlu) sabah çayımızı içiyoruz. “Nefes ve Telkin” çalışmamızı yaptık, konuşuyoruz… Ordan burdan… İnce belli bardakta mis gibi çay, Papatya Fırın’ın kuru pohaçaları ve sohbet… Çok lezzetli…
Nedir şu “Zen” dedikleri? Biz Batılılar bir meditasyon şekli olarak anıyoruz ama işin aslı başka galiba… “Zen” Japonca bir kelime. Çinliler “Ch’an” diyorlar. “Zen” Budizm’in bir kolu kabul ediliyor değil mi Hocam?
Doğru.
Asıl soru bu olmalı. Bu soru bizi “zen”e getirir. Zen, “ben”i tanımamıza yarayan bir yoldur. “Ben”i tanımak için çıkılan yol… Burada bahsettiğimiz “ben” egodur. Birçok insan “ben” diye başlar söze… Ben bir gün.., benim arkadaşım.., benim küçük kız.., benim çocuk… gibi…
İsim sorulduğunda bazen Prof. Dr. Bilmem Kim… Av. Bilmem Kim. Cinayet masasından Rıfkı Bilmem Kim… gibi unvanlar da telaffuz edilir adlarla birlikte. Oysa ustaya adını sorduklarında “Adımı unutalı çok oldu oğul“ gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz.
Kendi içinize doğru çıkacağınız yolculukta da birçok “ben” çıkar karşınıza. Daha iyi bir araba almak isteyen ben, daha iyi bir yaşam isteyen ben, zayıflamak isteyen ben, içkiyi bırakmak isteyen ben, sigarayı bırakmak isteyen ben, kumarı bırakmak isteyen ben. Ve hiçbirini beceremeyen ben…
Evet, var. Bölünmelerle, çelişkilerle enerjimizi boşa harcarız. İçsel çatışmalar bizi yorar, benlerin çatışması devlerin çatışması gibidir, bedendeki tahribatını düşünsenize bu çatışmanın…
Beni bulmak için nasıl bir yol izlemeli?
Kimi arıyorsunuz ?
Beden dediğimiz bu evde her türlü ‘’ben’’ barınır. Ama asıl ev sahibini arıyorsan adını, unvanını cinsiyetini unut beni takip et…
Ve bu sidik yarışı böyle sürer gider. Ta ki tutamayana kadar…
***Sensei Ahmet Kösoğlu ile Zen’den Ben’den sohbetlerimiz devam edecek…