Benlerin çatışması devlerin çatışması gibidir…

0 107
Porsuk Ağacı

Hava güzel. Moda’daki Shibumi Dojo’nun küçük avlusundaki Porsuk Ağacı’nın altında Ahmet Hocam’la (Ahmet Kösoğlu) sabah çayımızı içiyoruz. “Nefes ve Telkin” çalışmamızı yaptık, konuşuyoruz… Ordan burdan… İnce belli bardakta mis gibi çay, Papatya Fırın’ın kuru pohaçaları ve sohbet… Çok lezzetli…


Nedir şu “Zen” dedikleri? Biz Batılılar bir meditasyon şekli olarak anıyoruz ama işin aslı başka galiba… “Zen” Japonca bir kelime. Çinliler  “Ch’an” diyorlar. “Zen” Budizm’in bir kolu kabul ediliyor değil mi Hocam?

Doğru.

Peki “Ben” nedir?

Asıl soru bu olmalı. Bu soru bizi “zen”e getirir. Zen, “ben”i tanımamıza yarayan bir yoldur. “Ben”i tanımak için çıkılan yol… Burada bahsettiğimiz “ben” egodur. Birçok insan “ben” diye başlar söze… Ben bir gün.., benim arkadaşım.., benim küçük kız.., benim çocuk… gibi…

Kendinize “ben kimim?” diye sorduğunuzda normalde adınız gelir aklınıza.

İsim sorulduğunda bazen Prof. Dr. Bilmem Kim… Av. Bilmem Kim. Cinayet masasından Rıfkı Bilmem Kim… gibi unvanlar da telaffuz edilir adlarla birlikte. Oysa ustaya adını sorduklarında “Adımı unutalı çok oldu oğul“ gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz.

Kendi içinize doğru çıkacağınız yolculukta da birçok “ben” çıkar karşınıza. Daha iyi bir araba almak isteyen ben, daha iyi bir yaşam isteyen ben, zayıflamak isteyen ben, içkiyi bırakmak isteyen ben, sigarayı bırakmak isteyen ben, kumarı bırakmak isteyen ben. Ve hiçbirini beceremeyen ben…

 

Sigarayı içen hangi ben? Bırakmak isteyen hangi ben? Bir taraf bırakmak istiyor bir taraf istemiyor öyle mi?  Buradan gözüken öyle. İçeride de bölünmeler var demek.

Evet, var. Bölünmelerle, çelişkilerle enerjimizi boşa harcarız. İçsel çatışmalar bizi yorar, benlerin çatışması devlerin çatışması gibidir, bedendeki tahribatını düşünsenize bu çatışmanın…

Beni bulmak için nasıl bir yol izlemeli?

Beni bulmak için bedenin kapısını tıklatıp şu soruyu bekleyin:
Kimi arıyorsunuz ?
Ben’i…
Siz kimsiniz?
Beni arayan…
Hangi beni arıyorsunuz?
Sigarayı bırakmak isteyen beni…
İkinci katta oturur, ziline basın kapıyı açar.
Zayıflamak isteyen ben de burada mı oturur?
Evet, sigarayı bırakmak isteyen benin hemen karşı dairesinde…
Gelmişken bir de ona uğrarım fazla kalmam zaten şöyle kapıdan bir merhaba…

Beden dediğimiz bu evde her türlü ‘’ben’’ barınır. Ama asıl ev sahibini arıyorsan adını, unvanını cinsiyetini unut beni takip et…

…Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru…
-Yunus Emre-

Sensei Ahmet Kösoğlu

Ve yolculuk başlar, Yunus Emre nin bahsettiği evin sahibi “ben”i aramaya doğru…

Çocuk doğar, Dünyada var olan her şey çocuğa aittir. Evren onun devamıdır, çekinmeden yılanı tutar, her şeye rahatlıkla dokunur. Bir müddet sonra aynı çocukta başka bir “ben” doğar. Annesi, babası, kardeşi, oyuncakları ve kendine ait bir hayatı olur. “Benim babam senin babanı döver” ben zamanı başlamıştır. Ben varsa sen de vardır. İkilik’tir bu.
“Ben var ya ben!” “Ben şöyleyim, ben böyleyim…” “Benim babam daha güçlü…”

Ve bu sidik yarışı böyle sürer gider.  Ta ki tutamayana kadar…

***Sensei Ahmet Kösoğlu ile Zen’den Ben’den sohbetlerimiz devam edecek…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.