Babakale’ye göç eden iki metal müzisyen, Özhan Deneç ve Ayşe Saran’dan Babakale şarkısı ve orkinos salatası tarifi..

1 1.174
Özhan Deneç ve Ayşe Saran ile Babakale tatilim sırasında tanıştım.. Metal müzik seven ve metal müzik yapan bu iki genç insanın çok sakin bir deniz kasabasında yaşamayı seçmiş olmaları bu söyleşiyi doğurdu..
 
Metal Müzik’i diğer türlerden ayıran en önemli özellik nedir?
ÖD- Agresif oluşu. Ben her tür müzik dinlemeyi seven biriyim ama kendim üretirken ancak sert müzik ile deşarj olabiliyorum. Metal Müzik benim için toprak görevini görüyor. Sayesinde gündelik hayatta sakin kalabiliyorum.
Müzik yolculuğunuz nasıl başladı, nasıl ilerlemeyi planlıyorsunuz?
ÖD- 9 yaşında org kursuna giderek başladı. Daha sonra ortaokulda dinlediğim müzikten dolayı gitara merak saldım. 19 yaşından itibaren profesyonel olarak müzisyenlik yapıyorum. Çeşitli sanatçılar ve gruplarla sayısız konsere çıktım. 
 
Beş stüdyo albümünde prodüktörlük, aranjörlük, bestecilik ve söz yazarlığı yaptım. 
 
Şu an Ayşe Saran, Murder King ve Özlem Tekin ile birlikte aktif çalışıyorum. İleriye dönük yeni albümler, yan projeler var tabii ki kafamda.
Babakale’ye bir müzik yazsanız nasıl olurdu? 
ÖD- Zaten yazdım..   Ayşe Saran’ın “Babakale” ve  Murder King’in “Dinlediğim Masallar” şarkıları burada, buraya ithafen yazılmış şarkılardır. 
 
Babakale, yaşamınızda neleri değiştiriyor?
ÖD- Öncelikle siyaseti hayatımızdan çıkarıyor. Kimin ne dediği, tartışmalar, gündem vs. hiç biri ile bi işimiz kalmadı. Sonra İstanbul’un negatif enerjisi yerini huzurla dolduruyor. Ve şehir hayatının, kalabalığın yarattığı o asosyallik, yalnız kalma arzusu ortadan kalkıyor. İnsanlar genelde emeklilik hayatının buralarda geçirileceğini düşünüyor oysa biz burada İstanbul’da olduğumuzdan çok daha fazla sosyal, aktif ve enerjiğiz. Hava, su, oksijen ve yediklerimize değinmiyorum bile!! 
 
Değinelim.. Mutfakla ilişkiniz iyi görünüyor.. Babakale yerelleriyle bir tarif verir misiniz?
ÖD- Tabii.. Malzemeler:
4 dilim bonfile Orkinos ( ikişer parmak kalınlığında)
1 büyük boy soğan, yarım demet maydonoz
Tuz, karabiber, pul biber
Kekik, sumac, nar Ekşisi
Zeytinyağ, limon
Öncelikle orkinosları derin bir tepsiye dizip, üzerlerine tuz, karabiber (tane olursa daha iyi) ve kekik serpip, bol zeytinyağ koyup en az 1 saat marineye bırakıyoruz. Orkinos çok kuru bir balık olduğu için yağı az koymayın. Bol koyup içine çekmesini bekleyin. Marine kabını eğer buzdolabında bekletecekseniz, balıkları pişirmeden önce en az yarım saat (bence 1 saat) oda ısısında bırakın. Böylece içleri daha kolay pişer. Soğanları piyazlık doğrayın ve maydonuzu ince ince kıyıp derin bir salata kasesine koyun. Üzerine bol sumak, biraz pul biber ve 2 çay kaşığı tuz koyup hafifçe karıştırın.
Orkinosları ızgarada her iki tarafını 4’er dakika pişirin. Daha önce dediğim gibi çok kuru bi balık olduğu için pişirirken ekstra kurutmayın, sulu kalmasına dikkat edin. Pişen balıkları bir kapta biraz tuz ekleyip çatalla didikleyin. Didiklenmiş balığı soğan maydonoz karışımına katın. Üzerine  bol zeytinyağ ve 1 limonun suyunu döküp karıştırın. (Salata ve mezelerinizin daha lezzetli olması için muhakkak ellerinizle karıştırın!)
Karışımı yayvan bir salata tabağına döküp üzerine nar ekşisi gezdirin. Nar ekşisi yerine arzunuza göre içinde rokfor eritilmiş krema, thousand island sos veya soya sos da kullanabilirsiniz. Afiyet olsun…
Harika bir tarif.. Tattığım için biliyorum. Teşekkürler Özhan..
Çok sormak istiyorum: İstanbul’u neden terk ettiniz?
AS- Birimizden birimizin (İstanbul ya da ben) artık bu ilişkiyi bitirmesi gerekiyordu. Zaten iyice yıpratmıştı.. İstanbul artık başkalarına ait. Ben durmadan şikayet ediyordum, o durmadan kalabalıklaşıyor, pisleşiyordu; kabalaşıyor ve rant malzemesi haline getiriliyordu. Boğaz Köprüsü’nden geçerken denize bakıp “oh be!” demeyi bırakalı tam on yıl oldu.. Çok sevdiğim Anadolu yakasının hali hazırda ırzına geçiliyor. İnsanları da iyice manyaklaştı.. Arkadaşlarımız agresif ve huysuz; siyasi anlamda kafalar çok karışık. Ben söz bile yazamaz hale geldim. Ya tüm bunları görür, farkına varır ve kendini kurtarırsın ya da bu kargaşanın içinde yaşamaya mecbur hissedersin kendini..
Sevgilimle dedik ki “bu kadar mutsuzsak neden zorluyoruz?” Sonrasında olaylar hızla gelişti. Bu kararı verdikten sonra da şansımız yaver gitti, pılıyı pırtıyı toplayıp uzadık İstanbul’dan.

 

 

Aileniz, arkadaşlarınız ne diyor bu duruma?
AS- Buraya yerleştiğimizi hala birçok arkadaşım bilmiyor ve belki bu röportaj sayesinde öğrenecekler. Gizli tuttuğumuzdan falan değil ama ilan da etmek gelmedi içimizden. Bazen program yapmak için arayıp soran arkadaşlarım oluyor ‘tabi buluşalım bana gelsenize’ diyorum, ‘olur’ diyorlar.. Biraz konuştuktan sonra durumu açıklıyorum.. Yakın dostlarımız sürekli ziyarete geliyorlar, nerede yaşadığımızı merak ediyorlar vs… Hoşumuza da gidiyor tabi, insanın yakın arkadaşlarının ne kadar yakın olduğu daha net ortaya çıkıyor bu gibi durumlarda. Bu söylemimin içinde kesinlikle bir sitem falan yok amman ha…
Babakale’ye yerleşme öykünüzü anlatır mısınız?
AS- Bundan beş yıl evvel Gülpınar’da düzenlenen bir festivalde çalmak üzere yola çıkmıştık bütün ekip. Fakat tam Çanakkale’ye geldiğimizde organizasyonun iptal haberini aldık. Bir kısmımız ‘madem buraya kadar geldik en azından tatil yapmak için Kuzey Ege’ye geçelim’ dedik ve keşif başladı. Sonra yazları hep gelmeye başladık, burada huzurluyduk. Yıllarca Babakale’de ev aradık ama bulamadık. En sonunda 2014 Mayıs ayında; burada otelinde kaldığımız Mustafa Abimiz’in minicik bir evi vardı ama hep kiracı vardı, bize oranın artık müsait olduğunu söyledi, eve girdik baktık ve Temmuz ayında buraya eşyalarımızı getirttik, bu süreç oldukça çetrefilliydi. Temmuz ayı boyunca Babakale’de kaldık. Sonra konser için İstanbul’a döndük, bu sefer İstanbul bizim için ekstra stresli geçti. Zaten kışı da Babakale’de geçirmeye karar vermiştik ve İstanbul’daki evimizi kapatmak için koşuşturmalar başladı, 1 ay içerisinde İstanbul’daki evimizi kapadık, eşyaları depoya koyduk, Össan’ın gitarlarını, bilgisayarlarımızı ve bir iki tane bize ait, beraber satın aldığımız eşyamızı arabanın arkasına yükledik, yeni evimize doğru yola koyulduk. Çok değişik ruh halleri.
Hep burada yaşayabilir misiniz?
AS- Burada sonsuza kadar yaşamayacağız belki ama şu aşamada İstanbul’a dönmeyi düşünmüyoruz. Hiç bir kısıtlamamız; çoluğumuz çocuğumuz, hayvanımız, bizi engelleyen ya da durduran bir şey yok. Birbirimizce varız sadece. Burada çok sevdiğimiz dostlarımız var artık, minimal ve lezzetli bir süreç yaşıyoruz. Benim tek sorumluluğum işim ve ailem. Zaten iş gereği (jingle) İstanbul’a neredeyse iki haftada bir gidiyorum, onu bile keyifle yapıyorum çünkü sonunda buraya döneceğimi biliyorum. Çalıştığım arkadaşlarım da çok değerli, sevdiğim insanlar.. o yüzden ayaklarım geri geri gitmiyor.
Köye göç etmeyi düşünenlere ne söylemek istersiniz?
AS- Herkese tavsiye edemem böyle bir hayatı. En başta gerçekten yerleşmek istedikleri bir yer olmalı, sonra 1-2 ay orada yaşamayı tecrübe etmeli. Ayrıca illa da herkes şehri terk edecek diye bi olay yok, herkes keyfine baksın..
Babakale parçanızı ne zaman, nasıl hayata geçirdiniz?
AS- İkinci albümüm Kavga Başladı’nın repertuarını yaparken, on günlüğüne Össan’la birlikte beste yapmak ve söz yazmak için buraya Babakale’ye geldik. Elimizde akustik gitar ve defterlerimizle kaleye çıkıp bir şeyler karalıyorduk.. ben İstanbul’dayken Babakale için bir şeyler yazmaya başlamıştım zaten.. kalede devam ettirdim, Össan çalmaya başladı ve şarkı ortaya çıktı. Şarkının içinde Babakale geçmiyor ama gerek de yok zaten.

Babakale’nin size, sizin ona…  etkileşimleriniz neler oldu?

AS- Kaybettiğim bazı şeyler vardı. Çok sinirli ve agresif bir insana dönüştüm bu on yıl içinde, kendi iç çatışmalarım gün yüzü görmüyordu, zaten iç çatışma denen şey gün yüzü görür mü o da ayrı konu ama barış ilan edemediğim çok fazla çatışma vardı kendi içimde, aceleciliğim ve sabırsızlığım çok zarar veriyordu. Şu aşamada onları iyileştiriyorum, önemli bir adım bence, çünkü kendinle yüzleşmek ve iyi hissetmek istiyorsun, buna cesaretin var ise, bir şeylerin üzerini kapatmak yerine onları iyileştirme yolunda ilerliyorsun.
Müzik hayatınızdaki değişim ve gelişmeleri aktarır mısınız?
AS- İki tane albümüm var. Tam olarak değişim olmasa bile gelişim var tabi ki. İkinci albümüm ile ilk albümümün arasında yedi yıl var. Dolayısıyla ikinci albümüm benim için duygu anlamında daha güncel; güncel olmasından öte tavırlı bir albüm oldu.. ‘Kavga başladı’. Bundan sonra albüm yapar mıyım? bilemiyorum. Çünkü insanın ömründen gidiyor. Yokluk içinde iyi işler yapmaya çabalıyorsun. Belki buradaki küçük stüdyomuzda şarkılar yapıp, single’lar halinde yoluma devam etmeyi düşünebilirim.
 
1 yorum
  1. MorŞiir diyor

    Çok güzel bir röportaj dı Ayşe Gülay Hakyemez…
    sevgilerimle

    NevinKa

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.